İSTANBUL
İSTANBUL
Ruhları eriten münzevi şehir, O mana ki; yedi tepeli tahtaravan. Yoksa; dalgaların sesi midir yüreğimi dağlayan. Şakaklarımda hissettiğim, sen misin? Gökkubbe altında üst üste binmiş evler, Pencerelerinde kaybedenlerin gölgesi. Kulaklarımda, zamanın kelepçelenmiş ayak sesleri, Kızıl ateşlerde yandığım, sen misin? Merdiven merdiven, alt alta mezarlar. Sahipleri; devler gibi yaşayıp, küçülerek ölenler. Lugatı ne zaman keşfedilecek ölümün, Habercisi sen misin, bu sükut içindeki düğümün? Bu neyin telaşı, kaldırımlarındaki koşuşturmalar. Bu hangi acının, hangi günaha batmış çığlığı? Acaba; sebebi ben miyim yetim kalmışlıkların, Katili sen misin, girdaplarda boğulmuşlukların? Elimi tutup, kulağıma fısılda İstanbul! Vapurdaki son yolcun ben miyim, Yoksa, sen misin benim kaderim? Özay Eroğlu/Zamansız Şiirler |