Genç kız aşkı, Sophie d'Arbouville, Çev. Sunar Yazıcıoğlu
Annem, ne güzel bir gün! Her şey pırıl pırıl, ışık saçıyor.
Havada, kuşlar ötüyor, böcekler vızıldıyor; Gümüş renkli dereler çakıltaşlarının üstünde yuvarlanıyor, Çiçekler gökyüzüne güzel kokularını salıyor, Zambak yarı açmış; Çiy ise damlasını, korudaki yapraklara gece bırakmış, Güneş ve gündüz yüzünü gösterdiğinde, Kaçarken sendeliyor ve aşkın gözyaşları gibi sonunda yere düşüyor . Bakire Meryem’in beyaz ve hafif iplikleri, Çayırların üstünde uçuyor gümüş bir örtü gibi: Nefesimin onun için poyraz olduğu ince kumaşı, Geçerken bir kelebeğin kanadı dağıtıyor. Nar ağacı eğiliyor, meyvelerinin ağırlığı altında, Havada, kuş sesi var her dalda ; Akşama dek, güneş göklerde parlayacak: Bu gün güzel bir gün olacak!...Oh! Elbette, o ulaşacak! O ulaşacak...ama neden? Kendisini sevdiğimi biliyor mu? Her gün aynı şekilde, kendisini beklediğimi, -Gün, ister dün ister bugün olsun- Geleceğini ümit mi ediyorum ve hep onu mu düşünüyorum? Yok! Hayır! Ne anlayabilir ki! O bir şey bilmiyor.... Kalp çarpmaları kendini hiç duyurur mu? Öne bakan gözler için bakıştan konuşulur mu? O, bir gülümseme ağlamayı sonraya bırakmalı mı diyor? Kimse bilmez ruhun derininde gizlenen düşünceleri! Çok sevilen acıyı, ayıplanan saadeti, Baloda, onları kim ele verir?...Çiçekler alnımda duruyorken, Gülümsemem cevap verir her neşeli bakışa; Yanından geçerim başımı çevirmeden, Adımlarımı yavaşlatmadan....ve yalnız kalbim durur. Ama aşk ya da hınç olsun, kalbi kim görür O kapalı bir kitaptır, ancak göğe görünür! Uzakta, çayırlarda, bir çiçek kaybolmuş, Hoş kokusu ele veriyor varlığını ve yaşamını; Ot kaynağı saklar ve meşe bir kamışı; Koruların serinliği dereyi belli eder; Dans eden yaprakların uzun sallantıları Bir esintiden mi ya da fırtınadan mı olduğunu bize söyler; Renksiz küllerin boğduğu ateş, Gözümüzden saklansa da ısısıyla tanınır; Kırlangıç güneşi görmek için kaçarken, Bilmediği ülkeyi yine güneşle bulur: Her şey kokusuyla ve sesiyle, kendini ele verir, Her şey gölgesiyle ve ışığıyla, kendini farkettirir, Ve ben, şu dünyada, kaybolmuşum kalabalıkta, Aşkım sessiz, hoş kokusuz, renksiz, Kalbimi hiçbir önsezi çarptırmamakta! Annem, bitti artık! Gün daha kasvetli bir hal alıyor; Hiçbir gürültü, hiçbir adım, akşamın gölgesini bozmuyor. Size vedalar!- size, onu bilmeyen nankör! Siz, göremediğiniz gözyaşlarından suçlusunuz! Parçalanan ruhum, son bir defa, varlığınızı hayal etti, Heyhat! ne çok arzu etmişti... Aslâ beklemiyorum artık aşkını ve çekip gidilmesini, Göz yaşlarını ve özürünü, kırdığınız bu kalbin, Her şeyi bilmezden geliyorsunuz!...Böylece bizim için, her şeyin Değiştiği dünyada görünmez koruyucu bir melek Yaşamımıza bağlanıyor, yanımızda uçuyor; İlahi örtüsünün altına sığındığımız ve aslâ, Eğilen alınlarımızın üstünde, nasılsa, Yarı açılan veya sarkan beyaz kanadı farkedilmiyor. Her akşam, durmadan, baloda, salonlarda, Görmem gerekecek sizi, dans ederek, yanınızda ; İlk rüyamda olduğu gibi, elveda yine de!... Her ikimiz, sizin haberiniz olmadan, biten bu günde, Birbirimizi terk edeceğiz!- Elveda, mutluluklar size!... Sizin için duam, yükselecek göklere: Fırtınayı uzaklaştırarak, adımlarınızı gülen sahillere Yönlendirmesini, esintinin aslâ, poyraz olup, Bir bulutla ufkunuzu perdelememesini; saatin isteğinize göre Hızlı ya da yavaş işlemesini Tanrı’dan istiyeceğim; Dinlediğiniz zaman kuş hep ötsün; Baktığınız zaman her şey hoş görünsün, Çalılılık yeşil, güneş parlak olsun; Kalbinizin seveceği, sizin için Kutsal bir aşkla hep canlı kalsın!... -Eğer bazan, o derece uzun bir mutluluktan şaşkın, Tanrıya : “ Ama Tanrım, niçin?” diye soracak olursanız ; O belki : “ Bir kalp bana senin için dua ediyor... Ve mutluluk payını, senin yaşamına veriyor!” diye cevap verecek. Sophie d’Arbouville (1810-1850) Çev. Sunar Yazıcıoğlu Not: Bakire Meryem’in iplikleri sözü Fransızcada şu demektir: Kozadan çıkan genç örümcekler, ya da küçük bir tür erişkinler, bir yerden gitmek için bu yer değiştirme yöntemini kullanırlar ve bir uçurtma gibi, uzun iplikciklerine bağlı olarak kendilerini esen rüzgâra bırakır, az daha ileriye giderler. |