Kuran yüz on dört sure, hepsi tefekkür için; Her şeyin bir kalbi var O’nun kalbi de Yasin; Besmele çekerek gir Fatiha kapısından, Okuyup anlayana şifa sunduğu kesin !..
NE-MÜMKÜN
O’nun bildiğini bilsek, feryat figan çilerdik; Ürpermeyen yüreklere Hak’tan insaf dilerdik: Rahat düş döşek yerine ya dağ ya çölde yatar, Resulullah’a öykünüp çok ağlar, az gülerdik...
GÜLŞEHRİ MİZANI
Ölümü çegan anıp söyledik ten ve tinden; Karabe deyip güldük kim gafilse kendinden; Bu Dünya izzetini, tezelzül temennayla Delim tartıp ders aldık Gülşehri şiirinden...
* Çegan ya da çegane: Çengilerin raksederken kullandıkları, yarık ucuna madeni pullar takılmış bir tahta parçasından ibaret usül vurma aleti. * Karabe: Garip, gurbetçi. * Tezelzül: Şiddetli sarsılma, sallanma. * Temenna : 1. Arzu, istek, temenni. 2. Bir şeyi ya da kimseyi hürmet ve aşinalık hissiyle selamlamak.
DİREN KERKÜK
Üsküp’ten Astana’ya Kazan İstanbul’a yâr; Bişkek, Kaşkar, Almatı, Tebriz, Bakü şahdamar: Gök Hazar, Urmiye, Van, Basra hattı ön vatan; Yeryüzünde Türklüğün kalbi Kerkük’te atar...
UZAK AKRABA
Kendimizden bigâne köke önem vermedik; Gumpir, firek diyerek Aztek sebzesi yedik; Patatesin pat’ında, domatesin dom’unda, Ayan, beyan, belirgin öz Türkçeyi görmedik.
* Gumpir: Patates. * Firek: Domates.
GÖBEKLİTEPE ÜÇLEMESİ
"Uç" tamgasından "Uçmağ", bize özgü ses "çe" den; "At" tamgasından "Adam" anadil Kengerce’den; Bir de "Oz" tamgası var, Tamu od’una simge; Üçlü derin felsefe, gizemli ön-Türkçe’den...
* Kengerce: Kengeşenlerin yani istişareye düşkün insanların lisanı anlamında, milat öncesinin 15’ binli yıllarında ortaya çıkan üç dilden, günümüze kadar özgün gelişimini Türkçeyle sürdüren ve Dünya’nın kuzey kuşağındaki genel geçer bütün dillerin ilk kaynağı olan ana dil. Sümerler de kendilerine Kenger derlerdi.
YER TESCİLLİ ÜRÜNLER
Antep’in baklavası, Kayseri pastırması, Afyon’dan kaymak, sucuk, Maraş’ın dondurması, Aydınlı kestanemiz, Urfalı çiğ köftemiz Bayramiç beyazıyla yer berat imin hası...
* Yer berat im: Korumalı coğrafi işaret tescili.
GÖNÜL SİLGİSİ
Ömür törpüsü yapmış da yürek söken yalanları Sitem topuna tutmakta can gülünü yolanları; Ah vah çekip ağlayarak derdi daim kılmak da ne Önce gözyaşını silsin, sonra sebep olanları...
KISASA KISAS
Adam farkında değil, söğüp siğmek ezası; "Dil alışmış", bahane, küfür gaflet sezası; Gönül dalı kıranın kısasına denk kısas, Sinkaflı hakarete, fidan dikme cezası...
MANKAFA
Ununu elemeden eleğini asmış da, Eş dost uyardık sıra, başı göğe kasmış da, Şimdiler feryat figan her önüne gelene, Kafa kolda gezerken mandepsiye basmış da...
* Mandepsi: Tuzak, dalavere.
HAŞHAŞ YAĞI
Yarım asırlık örgüt, suç dosyaları demli; Çağdaş Mani dininin "ışık evleri" semli; Haşhaşin yöntemlere yatkın elebaşının, Ekmeğine sürülen yağın cinsi önemli...
* Mani dini: M.S. 3. yy. da Pers ülkesinde ortaya çıkan ve adını kurucusundan alan bir inanç sistemidir. O günün Dünya’sında geçerli dinlerden alıntılar yapıp sentezleyerek evrensel kurtarıcılık savında bulunan bu öğretinin seçkinleri evlenmezler, geçimleri de müritleri tarafında karşılanırdı. Zerdüşt ikileminin, Babilonya geleneklerinin, Budizmden bazı kuralların, Musevi ve İsevi beyanların karmasından oluşmuş bu dinin dergahlarına "ışık evleri" denmekteydi... * Sem: Zehir * Haşhaşin: Suikastçi.
SAVMAN
Kiminin müvekkili mafyadır, kan dökücü; Kimi de mala, mülke "lök"ten beter çökücü; En iyisi kim dersen, hakka duyarlı Savman, Birey odaklı vekil, namı, ciğer sökücü...
* Savman: Avukat. * Lök: 1. Erkek boz deve. 2. pay hakkı. * Müvekkil: Mahkemelik davalarını ya da resmi ve özel işlerini takip için vekil tayin eden.
KÖKTEN ÇÖZÜM
Bizi barbardan sayanlar sözlerini yutsunlar; Tusunami furyasında yamyam balık tutsunlar; Mevlam, Türk düşmanlarına onulmaz dertler ver ki, Birbirlerinin kökünü em sayıp kurutsunlar !..
* Em: İlaç, yara merhemi.
SEVGİ BAHARLI
Sivas köftesi yiyen, diyor tat harikası; Malzeme dersen karar, yok formül farikası; Mayalanmış etleri tıpışlayan o eller, İşe sevgi katmanın örnek lezzet ustası...
* Farika: Bir şeyi ayırt etmeye yarayan özellikler.
ÇALIKUŞU
Kuzgunları görende bozmuyor duruşunu; "Bû"ya kanat çırparken takmıyor onu, şunu; Lavanta tarlasında gayet mestane gördük, Bayan öğretmenlere simge çalıkuşunu...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GÜL DAĞINDAN ESİNLER - 6 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜL DAĞINDAN ESİNLER - 6 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.