bugün 25 Şubat
Bugün 25 Şubat. Doğumgünüm…Çoktan yarısını geçtiğim hayat yolunda bir yılı daha geride bıraktım.Son 6 yılda geçirdiğim gibi bir 25 Şubat aslında… tek bir farkla,diğer beşinde sen vardın.Uzakta da olsa benim yanımdaydın.Beyaz bir güvercinimiz vardı bir kanadı sen diğer kanadı ben olduğumuz.Seninle benim aramda mekik dokurdu her gün hem de defalarca…Zavallıcık gelip gitmekten bitap düşer ama yine de gıkını çıkarmaz, iki lokma ekmek kırıntısına, bir yudum suya talim ederdi.Herşeye rağmen yine de hiç şikayet etmez her haber getirişinde yüzümüzün aldığı o halden,gülümseyişlerimizden en az bizim kadar mutlu olurdu.
Güvercinimiz hala burada ama artık bir kanadı yok.Öylesine eksik,öylesine tutuk,öylesine buruk,öylesine anlamsız.Birden bire yok olan kanadının acısını çekiyor benimle birlikte yasını tutuyor.Yediği iki lokma ekmek kırıntısını,içtiği bir yudum suyu bile istemez oldu artık.Sanki “Hayır ben artık görevimi yapamıyorum.Bunları yiyip içmeye hakkım yok!” der gibi bakıyor yüzüme.Ne eski neşesi kaldı,ne yüzündeki o gülümsemesi… Oysa kanatları tamken böyle miydi zavallıcık? O kadar özgür,o kadar mutlu o kadar hayat doluyken şimdi benimle beraber o da yaşlandı.Ben 1 yılı geride bırakırken o 10 yıl birden yaşlanmış gibi…Artık yaşamak bile istemiyor, boynu bükük… Sen varken buram buram yaşam sevinci kokan gözlerindeki o ışıltı kayboldu. Gözlerinin gözlerimle buluşmasını istemiyorcasına kaçırıyor benden gözlerini.Sen gittin gidişinle beraber özgürlüğü de yok artık güvercinin. Sen varken geceleri yıldız yıldız damlıyordu umutlar,sen varken gökyüzünden daha mavi, gökyüzü kadar sonsuzdu hayaller.Hepsinin içinde sen vardın.Her biri gökkuşağı kadar ulaşılmaz oldu şimdi.Görüyorum,koşuyorum gökkuşağına doğru.Ama ben koştukça uzaklaşıyor benden.İşte o an bir kere daha anlıyorum imkansızı sevmeyi. Şimdilerde ne haldeyim,nasılım,nerdeyim ben bile bilmiyorum.Yokluğunda ne renk var,ne koku, ne zaman. Ne de mekan.Hepsi anlamını yitirdi dünyamda.Gök mavisi hayallerimi yosunlar kapladı.Simsiyah bir dünyada öylesine çaresiz,bedbaht,yapayalnızım.Kör kuyuların o ıssız karanlığına atılmış bir taş misali düştükçe düşüyorum en dibe doğru. Düştükçe daha da artıyor karanlığım.Söyle bana kimler çıkaracak düştüğüm karanlıklardan?Kimlerin gücü yetecek beni kurtarmaya yokluğunda?Yokluğunda kim canıma can, nefesime nefes olacak?Hangi sahte sevgi beni hayata bağlayacak? Biliyorum gittiğin yerden şu an beni görüyorsun.Benim ellerimin yerine bir başkasının elleri şu an ellerinde.Gözlerinde bir başkasının gözleri.Kimbilir bensizliğe çoktan alıştın.Kimbilir belki de çoktan unuttun bile daha dün” CANIIMMM” dediğin beni. Ama inan bana sevdiğim; nasıl ki güneş her sabah doğmayı unutmuyorsa,nasıl ki mevsimler birbiri ardına sıralanıp gelmeyi unutmuyorlarsa ben de seni hiç unutmayacağım.Bu can bu bedende oldukça seni hep seveceğim ve birgün döneceksin ümidiyle bekleyeceğim.BIKMADAN, USANMADAN, YORULMADAN… BEKLEYEN |