YÜREĞİMİN SESİ
YÜREĞİMİN SESİ
Ne sen benim oldun ne de ben senin Yoktur yeryüzünde eşin benzerin Yalnız kalan yürek kimsiz kimsenin Sen beni sıfıra eşit bıraktın Özlemez mi yürek sevdiği canı Nasıl da çekiyor kaynıyor kanı Dinmiyor ki sensiz aşk çağlayanı Sen beni öksüz ve yetim bıraktın Afyon çiçeğinin eflâtun rengi Gönlümce sevdiğim hatun ahengi Hanımeli kokan hanımefendi Güllere baktıkça içime battın Senin suçun değil yakıp yanmamak Bakıp gül yüzüne aşka kanmamak Elinde değildi gidip dönmemek Sen de benim gibi içine attın Şimdi senden uzak bu gül diyarı Yanıp tutuşuyor gönül bağları Gün batarken yangın sardı dağları Sen beni aşkının oduyla yaktın Şaban Aktaş 01.09.2017 - 19.25 Fotoğraf: Şaban AKTAŞ BİR YOL TÜRKÜSÜ Kaç gönül kaç git bu elden Var git o yaylaya serin Vargit çiçekleri açtı Dağlarda tüter hasretin Düştüm yaylanın yoluna Açtım bağrımı yeline Kurbanım yaban gülüne Ölümden beter hasretin Seninle geçtiğim yollar Belime dolanan kollar Ateşi korlanan yıllar Yandıkça tüter hasretin Yol uzadı Mavi Göl’e Gölden geçtim indim çöle Aşığım bir gonca güle Sahrada tüter hasretin Gel odama gel diyorsun Gelmez isen öl diyorsun Körpeciksin bilmiyorsun Ölümden beter hasretin... Gölde bir lotus çiçeği Çölde bir kaktüs çiçeği Aşkın gül diken gerçeği İçime batar hasretin Şaban Aktaş 31.08.2017 - 10.34 GENÇLİK RÜZGÂRI O bir gençlik rüzgârıydı Yalnız İlkbaharda esenb Pembe çiçek tozlarıydı Gül dudağında bal kesen Açılan gül açmaz daha Aşka bir yol geçmez daha Es desen yel esmez daha Dalga köpük kumsal kesen Rüzgâr susar, sen susarsın Döner maziye susarsın Aynaya bakar küsersin Dilimdir şimdi lâl kesen Arada bir mevsim farkı Tersine döndürdü çarkı Terkeyledim evi barkı Bendim garip bir hâl kesen Geçti bahar yaza geldin Yaz ortası söze geldin Nazar değdi göze geldin Sendin kâlbimden dal kesen Şaban Aktaş 31.08.2017 - 18.07 1 EYLÜL 2017 Çok tuhaf uyandım güne çok tuhaf, Zaten akşamdan yatışım da bir tuhaftı Uyanınca hâlâ asitler içinde Köpür köpür yanıyor midem Yediğim hiçbir şeyin hayırı yok bedenime Ekmek ekmek değil, sebze sebze değil Hibrit tohumlar işlemiş genlerime... Yediğimiz içtiğimiz dışalım Hazineden boşalım, Sen ben üç beş aydın Boşuna yoralım çenemizi, Yok gibi başka işimiz Arsız, hırsız, soysuzlarla uğraşalım! Bir o kadar işbirlikçi kanı bozuk Kurbanlık koyun gibi Bağlamışlar elini ayağını memleketin, Oyları çalınmış bir ulus Söz hakkı tükenmiş Ne milletini vekil Ne de millet vekilini koruyabiliyor İsyan ediyor yüreğim Defol baştan çekil ulan çekil Deyip haykırmak Esaret zincirlerini kırmak istiyorum! Ne garip hallere düştük Adalet için yollara düştük Üstüste yığıldı yolsuzluklar Dünyada başka bir ülkede Yok böyle bir suskunluk Yok böyle bir miskinlik Olmaz, olamaz böyle bir husus Böyle keyfiyet olamaz Bu vurdumduymazlık Yalnız bizim gibi zibidilere mahsus (!) Ne çabuk unuttuk Milleti kurban olmaktan kurtaran Büyük önder Atatürk’ün Kutlu zaferini Kuvay-i Milliyenin Adını bile anmayanlar Ömrünü ihanete adamışlar Cumhuriyet çınarının tüm dallarını Baştan aşağı budamışlar! Kurban eti, ciğeri ve deri Ya da ederi için El açıp hutbe indirenler Çocuklara tecavüz edildiğinde Susarak içine sindirenler Meclise bomba yağdırıp Millete haddini bildirenler Bir maske daha bürünecekler bugün! Yine vaaz verecekler Suçlu değilmiş gibi On Beş yıllık iktidar Sanki onlar değilmiş gibi Olan bitenlerin, Alınteriyle elde edilip milletin Hiç uğruna yitenlerin Binlerce şehidin sorumlusu! İnsan gibi düşününce doğrusu Sığmıyor hiçbiri mantığa Almıyor insanın usu, Bre soyguncular vurguncular Eşkiyalar hırsızlar Siz buna bayram diyorsanız Bayramınız kutlu olsun(!) Bir Eylül Dünya Barış Günü Sokaklar yine kana belendi Milleti harca borca soktular Geleceğimiz ipotek altında Varımızı yoğumuzu sattılar Elden alma parayla Kurbanlıklar ile gönül eğlendi?! Bu bayram benim değil Mutluluğum şanım değil, Akan kan benim kanım Düşen can benim canım Vahşete bayram demek Seyirci kalmak olan bitene Soysuza hesap sormamak Benim ilmim irfanım değil! Şaban Aktaş 01.09.2017- 10 .33 MUTLULUK SARKACI Minicik bir çekirdekten Koskoca bir ağaç olur Kesme gövdesini kökten İnsan ona muhtaç olur İncir olsa balı akar Yemiş dolu dalı sarkar Yiyince cana can katar Ağaç derde ilaç olur Karahayıt dalı bile Arıya bal gülü ile Candır doğa her haliyle Nimettir başa taç olur Gölgesinde otur hele Salıncakta bebek bele Esen yelde gide gele Mutluluğa sarkaç olur Şaban Aktaş 31.08.2017 - 20.13 GEÇTİ ÖMRÜN YAZ BAHARI Geçti ömrün yaz baharı Önüm karakışa kaldı Yitirmişim nazlı yâri Ömrüm hayâl düşe kaldı Yok mu senin gözbebeğin Yanar içten köz bebeğin Tomurcuk gül yüz bebeğin Gülüm bir gülüşe kaldı Gözünün ışık demeti Gözümden bir an gitmedi Bakışın hiç terketmedi Gönlüm bir ateşe daldı Ne yakıcı kirpiklerin Kapanmadı gediklerin Nedir bana ettiklerin Aşk beni güneşe saldı Hasretin içime batar İçimde bir ceylan yatar Yüreğim seninle atar Düşe kalka düşekaldı Gitmekle kalmak arası Aşktır yüreğin darası Düşe sardı makarası Kalan ömür boşa kaldı Gönlün dara fazlası var Gizli özne haznesi var Gözlerimde tuzlası var Tuz Gölü Aktaş’a kaldı Şaban Aktaş 30.08.2017 - 23.31 |