Yer ağlıyor gök ağlıyor
Uhud Dağı bir harp meydanı
Efendim sav in Uhut bizi sever biz de Uhut’u buyurduğu çile meydanı Acının kor olup yüreklerin dağlandığı Uhud dağı Ben emretmeden yerinizden ayrılmayın diye buyuruyor Kainatın Sultanı Heyhat o da ne? Ortalık karışıveriyor birdenbire Muhammed (sav) öldü diye bir kara haber dağılıyor her yere Musab Bin Umeyr kanlar içinde yatıyor yerde Sultanlar Sultanına benziyor diye şehit edilmiş ermiş şehadete Kırılıyor Efendimin mübarek dişleri Dilese Allah Rasülü o kan akmadan yere inecek Allahın gazabı ilahisi Kanlar içinde kalıyor gül yüzlü cemali Merhamet timsali susuyor ve sabrediyor her zamanki gibi "Allah´ım! Kavmime doğru yolu göster! Çünkü onlar bilmiyorlar" dökülüyor yüreğinden şefkat dolu sözleri Ubeyde bin Cerrah çıkarıyor dişleriyle Kainatın Sultanının yüzündeki miğfreri Kırılıyor bir anda dişleri Can sunuyor Efendime güzide sahabileri Çıkıyor Hz Hamza ’Allahın aslanı’ Savaşıyor gözü kara canı umrunda mı? Bir an Vahşi hedef tahtası yapıyor Kainatın Sultanının amcasını Ciğerinden vuruyor yıkıyor Hz. Hamza’yı Yer ağlıyor, gök ağlıyor Hamza yatıyor yerde Yürek deşilmiş tanınmıyor hiçbir şekilde Uzuvları parça parça olmuş yatıyor yerde Yanıyor Efendimin ciğeri olmuş pare pare Bakıyor süt kardeşine Gözyaşları dökülüyor acıyı yaşıyor en derinde Şehidini yıkıyor inciler dökülen gözleriyle Sana kurban olurum Ya Rasulallah Nasıl kıydı sana Vahşi Radıyallahu anh Sonradan çok etti Vahşi derin derin ah Ama oldu bir kere dönülmez yola girdi eyvah Vahşi’nin gün gelip de İslama girmek isteyişine Nedamet içinde pişmanlık duyan yüreğine Alemlerin Efendisi kayıtsız kalmadı hiçbir şekilde Davet etti onu Din-i Mübin’i İslama Ama ..fısıldadı usulca kulaklarına "Mümkunse bana fazla görünmemeye çalış Seni her gördükçe Hamza’yı hatırlar ve Sana gereken şefkati gösteremeyebilirim Böylece Sen talihsizliğe itilmiş ben de vazifemi tam yapmamış olurum"nidasıyla Vahşi artık mahsun bir sahabi adının arkasında radıyallahu anha Saklandı direklerin arkasına Görünmemek için Kainatın Sultanına Kimi zaman gözyaşlarını ceyhun etti akıttı yanaklarından aşağıya Kimi zaman bekledi bir nazar bir göz göze bakış daveti alma umuduyla Ama..Olmadı..Hiçbir zaman bu olmadı! Kainatın Sultanıyla bir an dahi olsa o mutluluğu yaşayamadı Canlar sunulan Kainatın Sultanıyla göz göze gelemedi.. Günler geçti..Efendimiz âlem değiştirdi Bıraktı Vahşi’yi ve Rabbine gitti Vahşi boynu bükük.. Vahşi perişan.. Aradı her yerde Kainatın Sultanının bir bakışını Oldu yoluna kurban.. Museylemet ul Kezzab’ yalancı peygamber ’oldu Hz Ebubekir’e imtihan Mücadele çetindi boğulmalıydı küffarân Vahşi bu fursatı kaçırmadı ve mızrağıyla oldu İslama derman Bogdu küfürü muzaffer çıktı bu savaştan Kaldırdı kafasını ve dedi Sultanım! Ey Kainatın Efendisi! Yaktım ben Senin ciğerini Nolur nolur söyle Benden razı mısın şimdi? Belki de baktı Efendim Onun gözlerine şefkatli bir şekilde Ve muradına erdi Vahşi de.. Kurban olurum ben sana Alemlerin son Peygamberi Vahşi sahabenin en düşük mertebeli sahabesi Abdulkadir Geylani’nin atının burnunun ucundakı toz bile olamam dediği sahabi Büyük bir imtihandı seninkisi Rabbim ayırmasın Seni Kainatın sultanından ve sonsuza kadar Efendim’e (sav)komşu etsin seni.. |
Kutlarım...
.............................................. Saygı ve selamlar..