DÜN GİBİ TERK EDİLMİŞ...
Ötesizliğimi bastırmaksa,
Aykırı bir kelamı rahle bilip Edindiğim muteber birlikteliğini yalnızlığın Dolduruyorum hezimetle. Dolduruşlarım boşluğa isabet ettikçe Ve boşluğu hoşlukla doldurma çabam. Abası yanık feryatların da izini sürmekteyim: Dün gibi terk edilmiş, Ben gibi zayıf bir takoz Yine parmak arası terliğine kaderin Nifak sokulmuş bir haykırış… Edimlerin haddi hesabı yok, Alınmayan selamların da hüznü yürek burktukça. Zaman balyalarını kenetliyorum aklımın halkalarında Soyut gölgeler somut varlığımı ihlal ederken; Edindiklerimin erdemi; Eremediklerimin kefareti İçimdeki deniz Belki de susuz bir havuz Hele ki tuzuna bandığım yaşlarımda Yasların tahakkümüne çentik attığım O esaret. Yaz sabahlarından asla hoşnut değilim, Yaza yaza bitiremediğim hikâyeler, Yazmakla yanmak arasında gidip geldiğim o döngü: Hele ki marifet bellediğim maharetleri Akıl oyunlarında şizofrenik bir tılsıma mıhlanıp Boca ettiğim günü birlik mutluluklarım. Kayıtların teberrüzü, Yanıkların acısı, Kazıntı misali teknelerde yanan ateşten gömlek Yine peşine düştüğüm aşklara nazire eden Çocuk çelimsizliğinde Bayat tefrikası Yürek mahkûmlarının sağaltmakla Sağ kalmak arasında geçirdiği o tereddüt. Şimdilerin eskisiyim; Eskilerin yeni yüzü Ve yüz vermediğim aşklara kayıtsızlığımı Yeni yeni kayıt altına aldığım. Sonlara meyyal her hikâye mademki haznem, Mademki gözümde hale Yüreğimde sure yüklü yetim acılarım En kıdemli rahle Yine vakur sezilerimde Ölmeye dair her gün bitiminde Sunduğum şu bayat reçete; Adı olmayan aşklara kucak açan Çocuk neşemde kaybolmaya aday sair gölge Yine kıblemde ve sinemde saklı her hece. |