dokun..değişmemi bekliyor gibisin bir rüzgar başka ne işe yarar değil mi.. saçlarına sürt beni, yanaklarına sonra şakaklarına ki tut elimi ve çıkar kuytularımdan kuyularımdan.. ve dokun... tabiri yapılmamış hiç bir rüya kalmasın kelimelerinde al beni, tut elimi ve saçmala neden sevdiğini anlat mısra mısra susa(ya)rak sev beni kırılmadan sesin buğulanmadan nefesin kalakaldığın yerde gitmeden daha uzağına bulaşmışken köklerine bir düşün yaşama bulaştığı şehrin hücrelerine kadar dayandığı bu yerde.. çürümeden dalların ve DÜŞünmeden yaprağı önce sen gel bana sadece bana… sonra ben seni öpeyim küstürmeden ve kaçmanı sağlamadan bir daha ki bazı ayrıntıları hatırlıyorum çokça özür sayıklıyorum kelimeleri yeniden.. ve ses/in dönüp duruyor yüreğimde... büyük bir şehir otobüs terminali gözleri ela, eteği savrulan bir kadın ki kimseyi sevemezsin sen, senin gücün kedilere yeter (hatırladın mı) sustum bende.. kırıp yanağımı derin bir çukur kazdım.. ne cehennemin dibi ne de kökün zıkkımı lüt gölü belki de dünyanın en karanlık çukuru… saklandın bulamadım seni.. birileri yazmak ister adını parklara ağaçlara sıralarına okulun ki duvara kazır birileri bastırarak.. ve oyar birileri ağaç gövdesini yararak... sen bu yüzden dokunmuş olmalısın tenime, kürek kemiklerime, sırtıma ve saçlarıma.. sonra dönüp kendine gidiyorsun işte.. kendini yazıp, k-aralayıp kendini gidiyorsun... ölüm dedin değil mi.. yanlış mı hatırlıyorum ne çıkacağını bilmeden ve önünü görmeden üstelik küçüğüm/ büyümek vaz geçiştir tüm inanmışlıklarından kendinden başlayarak önce ki yasını tutmak istemiyorum kesmeden sakalımı, kaşıntısına inat diplerinde ARınmak belki senden seslerinden.. sahi/ sen kime ve neden benzemek istedin.. daha güçlümü olacaktın ve sesini açacak mıydı yüreğinde senden büyük bir gölgeyle uyanırken sabahlara.. unut/ma gülüm -se -mek avuç içlerini yastık altlarına sokabilmektir unut/ma hile yaparak sevilmez tümseği aynaların… (...) |