amansız yalnızlık
nerede mutlu olduysa insanlar benimle orada tebessüm ettim,
gün geldi Eminönü’nde bir balık ekmek yedik ordan balıkçıya doldur biraz daha doldur elini korkak alıştırma dedim , bu muydu ki yüreğimin zaferi belki de Galata’da bir yudum çay hani şu muhabbetle güzelleşen tatlanan , bazende varacağım tek yer ateşte pişmiş bir kahve ile haliç sahili saat sabahın üçü akrep yelkovanı kovalıyor yalnız kalmasın diye , sabah oluyor aşk şarabı düşüyor kalbe bir bakıyorum fatih camii’ye koşuyorum , hani şu herkesin bıktığı yokuş varya tam da orası işte aşk sarhoşluğu öyle bir dert ki ayağın fatih yokuşlarıyla tokuşur başın minarelerini arar , dönerler mecnun derler sana anlamazlar beyhude kalışını aşk şarabını içmeden sarhoş oluşunu gözler leyla’nı arar sense hoş bir sâda , nem kaldı ki dersin sonra bakarsın maziye eski tozlu siyah bir cübbe birde kokunun sindiği yolcu tesbihin ha birde rahmetliden kalma bir fes efeler gibi çekersin fiyakalı , efeler gibi dediysem efeler gibi üsküdarlı çakır ahmet’in bileğinde kaldı mertlik şan şöhret bilirsin bunu bile bile heyytt dersin var mı yan bakan der gidersin , gitmek hep cesaret ister belki de o geceden gidersin acımazsın ruhuna İstanbul’a yüzünü çevirirsin gitmek gidene dokunur en çok ayrı düşersin bir şehre bir tevâfuğa , ne olmuş ki bir şehrin içinde kalmışsa izimiz fatih camii’de okudum ben ilk selayı severdim çarıklı Muhammed Mahmut hocamı okumadım daha salâ razı olmaz benden gayri dedim çıkmadım minarelere dokunmadım kimsenin yüreğine dedim ya hüzünlü değilim ruhum böyle ... |