BİR DÜZİNE ÇAKILTAŞI
ilk konuştuğumuz günü anımsar mısın
hurda bir geminin gölgesindeydik üstümüze ölü kuşlar yağmıştı uzaklara dalıyordu gözlerin ikide bir cebinde bir düzine çakıltaşı duruyordu birincisini benim adıma saklıyormuşsun ikincisini talan edilmiş hayatlar için üçüncüsünü kısa vâdeli sevinçler için yetimhâneler adına dördüncüsünü beşincisini âsaf hâlet çelebi için külrengi bir tebessüm için altıncısını yedincisini alev kanatlı kuğular için sekizincisini kalpte kırılan kilitler için dokuzuncusunu süzülmüş özlemler için kanatılmış akşamüstleri için onuncusunu onbirincisini inceltilmiş sabırlar için onikincisini ise söylememiştin -bütün çakıltaşlarının toplamı mıydı seni bu noktada zorlayamazdım dalıp dalıp gidiyordun uzaklara bunu kirpik uçlarından anlamıştım kaşlarının arasındaki küstümotundan anlamıştım bunu ve sana sezdirmeden uyuz bir köpek gibi sızıldamıştım yırtılmış hâli gibi gökkuşağının mürekkep lekesi ve kırık iskemle gibi kalakalmıştım olduğum yerde senin elinde: iki dal aşkmerdiveni benim yüzümde: yanık harman kokusu seslendiremediğim o ezgilerle (*): "Eksik Kırlangıç" kitabımdan |