Kafasını uzattı ama yoktu hiç kimse İşittiği bu sesi, sandı ki bir vesvese Sağa ve sola baktı emin olayım diye Başını eğince rast geldi anne kediye Kapının tam önüne oturmuş bakıyordu Kahve rengi gözlerden sevgisi akıyordu Cemil Bey mırıldandı: »Bunadım ben galiba.« »Mazhar olması muhal; beynin gaybî hitaba.« »Kafayı mı yedim ne dört duvar arasında.« »Hırsız olmasın sakın, evimin terasında.« »Hadi yolumdan çekil, çekil de ben geçeyim.« »Akşam oldu kedicik, birkaç soğan seçeyim.« »Birazcık da patates alayım torbalardan.« »Yanına da mercimek yapayım çorbalardan.« »Sana hep ’pisi, pisi’, diyorum…Bir ad lazım.« »Mihrimah, Şekerpare, Pıtırcık, Yaramazım.« »Yok olmaz, hiçbirini beğenmedim, peki sen?« »Ad koymakta çok iyi değilimdir esasen.« »Oğluma Mustafa’yı annesi koymuştu. Ah!« »Gani gani merhamet etsin Leyla’ma Allah.« »Güzel kadındı, hemi göründüğü gibiydi.« »Keza ciddiyet,vakar, zarafet sahibiydi.« Kedicik dinliyordu,Yaşlının sözlerini Ondan hiç ayırmadan sıcacık gözlerini »Aklıma gelmiyor ki şöyle güzel bir isim« »Sima! Yo bu hiç olmaz. Düşünmeliyim…Sim…Sim…« »Buldum! Hanımefendi artık isminiz Simya.« »Gerek yok, başka bir ad için kafa yormaya.« Kedi »Ben de beğendim.« dedi yaşlı adama Esrarengiz bir hava hakim oldu ortama Korkudan titriyordu Cemil Beyin vücudu Biraz daha değişti, hadisenin buudu Ardından bağırdı: »Hey! Salonda biri mi var?« »Nedim Bey! Bu yaptığın hangi kitaba sığar?« Salona gitti hemen; ama yoktu hiç kimse Normal bir şey değildi, yaşadığı hadise Koltuğa oturunca yavrular koşup geldi Benekli’nin ayağı, yapış yapış reçeldi: »Kavanozu mu kırdın yoksa seni yaramaz.« »Seni elimden şimdi hiç kimse kurtaramaz.« »Gel buraya!Kaçma gel! Kıracağım patini.« »Siz de bırakın kızlar, çamaşır sepetini.« »Hepinize ad lazım. Sen, sarı tüylü minnak!« »Sarı olsun mu ismin? Sepeti mi de bırak.« »Gelelim sana, gözleri güzel, bakışı sıcak.« »Maviş’im diyeceğim sana tatlı yavrucak.« »Bu erkeğe ne desek, ne desek ey annesi?« Kedi konuştu birden: »Benekler nişanesi.« Cemil bey bir zıpladı yerinden roket gibi Çok hızlı çarpıyordu, garibin yaşlı kalbi »Allah’ım sen aklıma mukayyet ol!« dedi ve: »Ulan yoksa cinler mi musallat oldu eve?« Odaya göz gezdirdi; her şey sanki normaldi Korkarak mırıldandı: » Bu, mahsul-i hayaldi Birden sıçradı Simya adamın kucağına Heykel gibi oturdu onun sağ bacağına Kahve rengi gözleri, en güzel lisanıydı Onu anlayan insan tam Allah insanıydı Konuşmaya başladı adamla sakin sakin Sahibin vücudu çok titriyordu velakin Kedi: »Hiç istemezdim sizi korkutmayı… İnanın.« »Aaah! Ne yapayım, ağır bastı sesi vicdanın.« »Konuşmanızı duydum birkaç dakika önce.« »Niçin çok mutsuzdunuz evinize dönünce?« »Karamsarlık ve hüzün renkleri yüzünüzün.«« »İsyandır anlamı her duyduğum sözünüzün.« »Güldüğünüzü görmek nasip olmadı bize.« »Yaşanmaz ki sahip, hayattan beze beze.« »Niçin böyle bezginsin şu dünya hanesinde?« »Başak kurusa da, filiz var onun tanesinde?« »İşte o senin özün, umuttur onun suyu.« »Ölür ise yeşermez boşaltsan da bir kuyu.« Cemil Bey başı önde her cümleyi dinledi Bir müddet yanan kalbi huzurla serinledi »Çok, çok yalnızım.« dedi maziye dalmış gibi »Yaşıyorum ben, yarım, mezarda kalmış gibi.« Simya sözünü böldü: »Yalnızlık size mi has.« »Ben anlatayım sen de kendinle eyle kıyas.« »Şu üç yavru… biri de öldü gitti donarak.« »Günlerim geçti ama şu yüreğim yanarak.« »Hepsini ben doğurdum harabe bir ahırda.« »Acıdan kıvranarak. Kışta… Eksi sıfırda.« »Bir tek insan mı bilir doğumun sancısını.« »Biz hayvanlar da yaşar her türlü acısını.« »Bir şey olacak diye karnımdaki canlara.« »Yuvarlanıp yatmadım geceleri yanlara.« »Sen bilir misin Sahip, aç uyumak ne… Nediiir?« »Söyle! Hiç yedin mi küflenmiş ekmek, peynir.« Kedi başını öne eğdi…Omuzlar çöktü İlk defa bir insana, içini rahat döktü: »Asla yediremezdim onlara küflü peynir.« »Zira bozuk gıdalar, yavrularıma zehir.« »Yiyecek bulamadım ben o malum gecede.« »Kalın karla kaplıydı sokaklar ve her cadde.« »Dolaştım saatlerce, karları deştim durdum.« »Bir şey bulurum diye tipide hayal kurdum.« »Ama nafile, yoktu ne kemik ne de ekmek.« »Bebeklerim süt içer, boşa gözyaşı dökmek.« »Memelerimi emdi; tekrar emdi bebeğim.« »Asıldıkça sızladı, karnımla şu göbeğim.« »Bir damla damlamadı, doyuramadım onu.« »Bildiğin gibi ölüm oldu yavrumun sonu.« Cemil Bey ıstırapla »Yüzüme vurma!« dedi »Vurmuyorum.« diyerek konuştu yine kedi: »Ne yalan söyleyeyim bazen et, ekmek çaldım.« »Ne yapayım ey Sahip, günlerce çok aç kaldım.« »Kediler hırsız değil; ancak açken çalarız. « »Ve sadece seversek, bir insanı yalarız.« »Amma insan böyle mi? Aşırır tok da olsa.« »Doymaz, kanaat etmez evi altınla dolsa.« »Peki neden adımız nankör varlığa çıktı?« »Adiyat suresinde, kim nankör apaçıktı.« »İnsan Rabbine karşı pek nankör diyor ayet.« »Allah bizden değil de sizden etmiş şikayet.«
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
CEMİL BEY VE KEDİLERİ-10 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEMİL BEY VE KEDİLERİ-10 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
mesele sadece kedi sevgisi değil üstadım bu eser insan olma değerlerinide büyük oranda dile getirmekte özellikle bu açıdan güzel bir eser. ilkokul talebelerinin okuyup haz ve ibret alacağı sadelikte ve değerde. saygılarımla
İlginize çok teşekkür ederim. İnşallah güzel bir çalışma olur. Büyük zaman ve emek istiyor. Kedilerin hayatımda özel bir yeri var. Onlarla biraz vakit geçirdim ve çok güzel şeyler öğrendim. Bir çocuğa sevgiyi öğretmek için, bence kedilerle arkadaş etmeliyiz. Tekrar teşekkür ederim ilginize. Selamlarımla.
Gönül Dostu; duygu yüklü şiiri kaleme alan yüce insana teşekkürler…
Gönül dostluğuyla Kutlarım…
…………………………….. Saygı ve Selamlar…