DİLEĞİMİ ÜFLEDİM
Düşünme sıtmalarının içinde;
Sarsıntılarında ateş basar boncuk, boncuk terlerim. Dağların yamacına tırmanıp güneşi avuçlarken, Yol alır ormanında titrek dizlerim. Düşünme sıtmalarımda giderken kendim olmak için, Ellerimi çevirmiş gökyüzüne, Ne olur tane, tane söyle yüzüme; Tane, tane ver derken... Dilek ağacına mendil bağlayıp Dileğimi üfledim. Yeter artık gelin, Birlikte sevgiyi havasızlıktan boğalım, Vucudumuza şiirden toplar yapıp, Sancılarla saplayalım inceden, inceye. Gelin hep birlikte sevgiyi ipek şallardan salıverelim. Aksın akabildiğince. Kim bilir bir nehir bulur, ulaşır denizlere. Belki bir mezarlık çiçeğini sular, Uzak sesler vururken dağlarına, Suskunluğunda. Ruhumdaki o ince sızı ve ironi ile birleşebilmek için Ah aşkın boğazını var gücünle sıkmak lazım. Dön bana, dön ki yüzünü geçmiş olayım geleceğinde. Ardı arkası gelmez serseri şöyleşilerin, Sevgilinin çiçek bahçesinde, Gülleri derleyelim. Kuyruklu yıldızlar uykuya daldığında Adına konulan cümleler ve en arsız sayfalar, En arsız, limanlarından kan fışkırırken. Sinesi çatladı bekleyen kederlilerin Aç koynunu; Aç koynunu ki yüreği dağlı himayesiz bekleyenler; Belki bir mezarlık çiçeği koklar, Tehditkar ve özürlü ibadetlerinde, Kesilirken nefesim. |