YALNIZLIK AĞACI
ÖVÜNEN SENSİN! Taht ile sarayın yalnız göz boyar Şunu yaptım diye övünen sensin El seni maşayla ateşe koyar Tozuyla kiriyle dövülen sensin Ne Allah’tan ne de kuldan korkun yok Açgözlüsün, para malın mülkün çok Taşta açan çiçek kadar hükmün yok Yaban ellerinde sövülen sensin Servetin elmastan taştan ne yazar Sıfatın şah sultan başkan ne yazar Kefenin cebi yok taştan bir mezar Hakkın huzurunda dövünen sensin Toprağa girince giydiğin kefen Senin atlas olsun benimki keten Var mı hakkın sana hiç helâl eden Kul hakkı yiyip de gömülen sensin Aşık Aktaş seni bir soyan mı var Paran yok adamdan bir sayan mı var Cübbeler giydin bir madalyan mı var Hak diye çırpınıp dövünen sensin... Şaban AKTAŞ 17.03.2017 AŞKIN BENDE TÜM SIRLARA KADEMDİR Saklı kaldı derinliklerinde zamanın Ateş ile su, toz ile duman Gül ve külden ibaret O büyük aşkın kaosunda En yakıcı ve yıkıcı anıları; Gözlerin hâlâ düşte En derin güzellik uykusunda... Hayâllerimdi ince uzun Akıp giden bir nehir, dolanı dolanı Kıvrıla kıvrıla bir su yılanı gibi Uzadıkça uzay/an; Okyanus diplerinden Gece diplerinde Hesperidlerin Elma bahçelerine girer çıkardı... Gecenin sınırlarını geçtim Alacakaranlıktan tanyerine Kan ağlayan bülbül ile uçtum Demet demet kaç seherde Tan kızılı gülleri Ufkunda doğan güneşin Altın ışıklarıyla Kaş, kirpik, gözlerinden seçtim... Ay ve gül yüzlü Güneş gözlü sevgili Yüzlerce nehir var yeryüzünde Binlerce dere Hangi filozoftu o; Bir insan aynı nehirde Yıkanamaz dese de iki kere Söyle şimdi akan gözümden Bakışın aynı bakış Yakışın aynı yakış Akışım aynı akış Gözler senin gözün değil mi?! Aşk, tüm kuralların yıkıldığı yerde başlar; Senin yüreğime ektiğin Aşkın önünde yıkılıp Diz çöküşüdür duyguların düşüncenin Aklın, bilimin; felsefenin Metafiziğin, diyalektiğin... Bülbül güle dil döktü kaç seherde Güneş doğdu Efil efil dallarda Gümüş rengi yaprak yaprak Salınan servilerde geçtim kuşluk vaktini Çifte kumrular, güvercinler Üveyikler ve serçelerin yüreklerinde... Ey sevgili Hiç aklındandan geçti mi Bilmem hiç farkettin mi Yükseldikçe, tam öğleyin Güneş tepene çıkar Gölgenin kaybolduğu an Sana aşık olduğum Gözgöze geldiğimiz an işte o andır Beynimde güneş, yüreğim tandır... Nerelerden nerelere Çaydan geçtik, sudan içtik Nehirlere derelerden geldik Aşk bildik; cehennemi Ateşte ketenperelere geldik... Ey sevgili biricik esin perim Nergis saçlım, gül kokulum Oturduk seninle başbaşa Ne hayâller kurduk; Unutma beni Seni sakladığım gibi Yüreğinde sakla; Şimdi gölgelerin uzadığı demdir Gün batarken gece başlar; Künü tünleyen, tünü künleyen Yarımı bütünleyensin Aşkın bende her sırra kademdir... Şaban AKTAŞ 17. 03.2017 - 11.37 MARTILARIN TELAŞI Telaşla uçuyor martılar; Yuvalarına dönüyor Göllerden kanat açtılar Sahile doğru iniyor Telaşlı yaşam kavgası Bir lokma balık sevdası Denizde balık kalmadı Açgözlülük baş belası Şaban AKTAŞ 16.03.2017 |