Bir İstanbul Rüyası (2)
Bulutlara karışır turnaların hülyası
Harflerin sinesine inceden düşer ateş İşlenir divanlara bir İstanbul rüyası Rüyanın üzerine naz ile doğar güneş Kız Kulesi incelir nazenin hayal gülü Öyküsü anlatılır bir aşkın gece gündüz Taranır Leyla suda ıslak ıslak kâkülü Her mevsim aynı peri değişmez bahar ve güz Turkuaz şarkıların güftesi düşer suya Yakamozlar göz kırpar saçı ıslak Leyla’ya Cerenler bu encamda nazla varır uykuya Halelerin hayali nakış olurken aya İncecik minareler elif yazar ufka hep Beton yığınlarının yasını tutar zaman İstanbul’a kıyanlar bizdeki hüzne sebep Bu minvalde dört mevsim hayalin rengi hazan Ney üflerken neyzenler semazenler mest olur Mevlevi dergâhının sakinleri ne dingin Bu kapıdan geçmeyen bakarsın derdest olur Tevazu ile yunan gönülleri hep engin Aziz Mahmut Hüdai Üsküdar’ın sakini Edep ile geleni lütuf ile gönderir Siler sinesindeki gussayı ve de kini Ağustosta buz tutar ve zemheride erir Eyüp Eyüp Sultanı ağırlar pek de memnun Beş vaktin beşinde de Hızır beldeye gelir Bu demde üftadeler aynı Leyla’ya mecnun Dualar buğu buğu dem dem göğe yükselir İstanbul efsanesi anlatılmakla bitmez Her semti ayrı mana her renk onunla güzel Gönüldeki sevgisi asırlar geçse gitmez Onun için yazılır divanda şarkı gazel… Ankara, 15.03.2017 İbrahim Kilik |