ERDEMLİ
Senin kucağına doğmuşum ben yıllar önce.
Vurulmuşum adeta karşımda seni görünce. O yıllara dönünce, bu günün bitiminde, Birkaç anı canlandı, gönlümün derinliğinde. Kızıl kabuktan silahım, kamıştan atlarım vardı. Koşardık yalın ayak sekerek, dünya koşardı. Bir yeşil mutluluktu, o günler ve saatler. Limon yeşili, ardıç yeşili ve tüm yeşiller… O yılların eseri ilk gönül ağrısı da, İlk buluşma, ilk hasret, ilk sevda çağrısı da. Ne zaman ki ayrıldım yaşlı gözlerle senden; Anladım ki koparılan senmişsin yüreğimden. Sen ki mavi gözlerin, yeşil elbiselerin vardı. Saçların her baharda, başka bahar kokardı. Özlemini yaşadım, yaşadım uzun yıllar. Getirdi beni sana, yoldan çıkmış bu yollar. Uçmuştum mutluluktan, geldim diye ben sana. Çok şeyler değişmişti, o yıllardan bu yana. Yeşil artık yok olmuş, mavi de taşınmıştı. Yeşilimsi Dolarla dedem de tanışmıştı. Kel bir başa dönmüş Torosun dağı taşı. Yalın ayak koşan dünya sattırmış arkadaşı. Adın Erdem olunca olunmaz ki erdemli. Arkadaş satmak ile kalınmaz ki erdemli. Yaratılmış ne varsa seversen Yunus gibi. O gün belki olursun, adın gibi Erdemli ! |