YAŞAMIMDAKİ GERÇEK ESKİŞEHİR'İMHer sabahında Bir gümüş rüzgar eser durur hamam yolu, Ihlamur kokusu ile yüzüme. Isıtacak gibi olurdu yüreğimi Özlem dolu çocukluğum. İliklerke siyah önlüğümün düğmelerini, Annemin kolaladığı beyaz yakamla, Elma şekeri tadı düşerdi yanaklarıma, sokağımın. Ayva kokusu dolanmış şerbetine Akasya kokuları sarmış arasında Papatyalar, menekşeler açmış rengarenk Güler yüzlü öğretmenlerime doğru, Koşarak okula giderken umutla. Gül açardı her baharına Sen gülünce öğretmenim, bu benim Eskişehir’im... Yüzün sıcaksı her baharında Ağlayınca gam düşerdi, her hüznüne Salınırdı ılık sular, dereler boyu hamam yolum. Islak sokaklarına dalıp çıkarken düşlerim Sen aklıma gelince, güller açardı gönlümde, Izdırab dolu kış caddelerimizde Gençliğim seninle geçti ey güzel Eskişehir... Özlediğim her günümde, sen vardın, Gençliğimde bile hamam yolunun. Çalışırdım caddelerde çabalardım, Sırtımda bir kambur olurdu yoksunluğumuz, Sınanırdım bir hamal türküsü ile Delikllitaş civarında Okuduğum Tunalı orta okulumuz, Anımsarım acılı, bir bir çaresizliklerimi, Gözlerim yaş dolu çocukluğumun, ağırlığı ellerime kalırken, Taşıdığım odun kömür her katında evlere... Çocuksu al yanaklarımla Arar olurdum arkadaşlarımı gülümseyerek, Yeşil parklarında onlar oynarken Ağladığım da oldu çoğu zaman, boynumu büktüğüm de Yorgun kalıp odun pazarında, bir taşın üzerine oturduğum, Güldüğüm de oldu simit satışlarında. Koşup oynadığım da kırlarında Sızlandığım da oldu yalnızlığımla Göz koyduğum da oldu güzelime Yine vaz geçemedim çalışmaktan, mecburdum Gidemem başka bir ile, bu şehrimdir diye Yaşadığım çocuksu günlerim ve acısı olsa da, yaşamımda Ayrılamadım asla şehrimden... Hatıralarım vardı, üşüyüp donsak da Kenarından su girer çatlamış ayakkabılarımın, Sızlandığım da olurdu, ağladığımda; O gül yüzlü annem, leğene ayaklarımı sıcak suya koyduğunda Öylesine sızlardı, morarmış ayaklarım, Gözyaşlarımızı tutamazdık annemle Her birinde çalışma arzusu dolu gözlerimin Göz çukurlarında dinlendirdiğim anılarımda. Unutamadığım öğrenciliğimde, Atatürk lisesi Öylesine özünden içtiğim kitaplarımı unutamam Bir anıdır hala öğrenciliğimin Öğretmenlerimdir feyiz aldığım, anılarımda O çok değerli öğretmenlerim vardı benim unutamadığım, Arkadaşlarım vardı can verdiğim benim hayatımda... O tatlı günlerim film şeridi gibi sanki, Her bahçesinde kır çiçekleriyle bezenmış anılar, Bir bir geçerdi gözlerimin önünden Donmuş dudağımda suskun yüreğim Islanmış hatıralarla ısıttığım o pak göğsümü Özlemle bekleyen yüreğimin sıcağında sevdam Kirpiklerin ucuna bıraktığım umutlarım, Karla boğuşurken kışlarında kömür kovalarıyla Sızlamalarım caba yokluğumuz, Yaşamımı anımsatır herşeyi, sisli kör sabahlarında Soğuklarda yanan gönül sobaları sokaklarında, Eskişehir’im... Kömür karası hatıraları var sobalarında Tüten bacalarından is ve kahır dumanlarında, Patlayan kestane kokusu yayılırdı etrafa mutluluğunda bazen Kuru soğuğuna aldırmadan, yine işe koyulmuştu halkım Bir tarhana çorbası bir de acı kuru soğan kırdın mı sofranda Güne yayılırdı, kara kışında olsa bile huzurumuz Her biri albüm olurdu anılar, Yaşadığımız hatıralar... Elimde susamlı simit kokusu, satmak için sepetimde Mis kokulu yemyeşil parklarında, Yudumlardık tertemiz nefesini sahlebin soğuklarda. Şurup gibi gelirdi çeşmesinden içtiğim kalabak sularının, Unutamadığım anılarım gelir gözlerimin önüne. Her satırında okuduğum kitaplarımın Sınav günümün stresi çoğu kez olsa da, Her gününü arar oldum, öğrenciliğimin heyecanında Atatürk lisesi bir başkaydı anılarında... Kışları sert geçerdi şehrimizin Tezeklerin kül kokusu yayılır isli duvarlarımıza, Evlerin çatıları sökülürdü esen rüzgarlarından, Ta yüreğinden koparcasına inilti Suskun kuşların sesleri gelirdi. Soğuklarında sessizce boğuşur yokluğum gözyaşlarımda O güzel ezan sesi kaplardı caddeleri Bereketi vardı ramazanlarımın, Tadı kalırdı damağımızda ağda tatlısı gibi, Pidesi iftar sahurlarında göz bebeği... Her bayramında dolandığımız torba dolusu fıstıklar Bayram şekerlerindeki çocukluğumun gözyaşları, Kimilerin kapıları çalınırdı açılmayan, Her misafir için nasibi serilir sofralarımızda,. Nasıl gitsin ki aklımdan o çocukluğum. Annemin yaptığı o güzel bayram yemeklerini yerdik iştahla, Yaşadığım gençliğimdi dar sokaklarında, şehrimin... Bir filim şeridi gibi geçer gözlerimin önünden Ecdadımın geçtiği sokaklarında, Ağıtlar yakılırdı duyulası mevlütlerinde, Hala aynı ihtişamıyla yaşar şimdi modern Eskişehir’im... Behçet Bük 20.2.2017/Eskişehir 02.30’ |
şiirinizi okuyunca bir an kendimi Eskişehir 'im de geziyorum sandım
içime çektim kokusunu
yüreğinize sağlık tebrikler