illa ki de gözlerim gözüne dikey kalmasın diyerek’ten kapattım göz kapaklarımı tüm dünyaya birden her anımda beynimde çalkalanıyor sinsi sinsi gülüşlerin bir serçe gibi büzülüp de kaldı bu beden o hasut pençende ezilip de durdu yüreğim her bir azık ta bu öyle bir şey ki hücrede kıvranan bir mazlumun canhıraş günahsız lığında ruhumu parmaklıklara sıkıştırdın boşlukta gözlerim de ise hicran ateşi yandı kızıllıkta ellerin titrek hışımla sımsıkı sarılırken yakama içinin çıkara durak olan fesadı da her türlü kıllıkta
nedense irkiliyorum teninin tenimde gezinmesinden hele ki o sahte nefesin kan ağladıkça içimin içinde fuzuli mazeretlerim kaypak bir gönlün silik izini sürdürmekteyim hem de iş olsun diye çürük mü çürük bir zeminde uçsuz bucaksız bir hiçlikte yol iz ararken tepetaklak vefasızlığının hışmına kapılmaktayım nankörlük içinde her çelme yiyişte de kavrulup ta yanmaktayım
elbette ki bir açıklaması vardır her şeyin bir sebebi de olmalı ki çekilmiyor çünkü ekilen hicranlar özde eli kolu bağlı kalan sadece ben Münker Nekir misali sorgu sual şart oldu vicdanıma birde saflığımın altında ezilen hüsranım kanar Kimine göre bu bomboş bir feryat kimine göre de çöplüğe bile değmez varlığın tartsan bir ceviz kabuğu kadar gelmezmiş bu mesnetsiz aşk kimilerine göre ise de yakılması elzem olan hayalimsi bir meşk
çok mu çok hüzünlü vuslatı tutamayan şu gönül sanki bir arap çorbası kıvamında kavramlar sanki de bir berduş aleminde başa örülen çoraplardan da bihaber kefensiz ölüme hazırlanan kurbanlık koyun misali mecbur gibiyim veya dağ başında kör kurşuna diziliyor sanki de bedenim hep bir yerler de çakılı kalırken yüreğim birilerinin dürtmesine kalıverdi şu garip belleğim
oysa ki tüm kalleşliğe bir sıkımlık mermi olmalıydı yüreğim gez göz arpacığın önüne düşmeliydi sahte ilgiler keskin nişancı gibi tek vuruşta şah damarına tam on ikiden denk gelmeliydiler felaket zincirine iğreti bir halka olmuş tüm ilişkiler toprağın altında ki betona gömülmeliydi ki o beden cürmü kadar yok olmalıydı gözlerden ırağa su ve ateş kadar ayrıkmışız meğer nasıl fark edebilirdim ki oyunlarını göremeden ve karanlık bulutların o zahiri ve kaypak örtüsünden sezgiler delil sayılmıyor ki
yıkıldım artık özü bulandırıp da gitti hainlik tüm benliğimle de diz üstü çöküşte de yıkıldım aşka kapalı kalan duyguların hep vuslatı kovmasından ben bıktım da çok usandım bu sebeple ellerim tetikte sabırla beklerim kahpe davranışların o zifiri karanlığının içinde
bilinçsiz ve kayıtsız aptalca bakarım kaybettim içimde ki o saf hayalimi gel de şimdi dokun gönülde ki kokuşmuş bu sevgiye dokun ki görebilesin nasıl da çürümüş ölü bir beden olduğumu illa ki kalbimi parça parça eden o vurdum duymaz lığında idamlığa namzet ettin yağlı urganının soğukluğu sarınca boynumu
gel de gör ki insanlığa aç ruhum nasıl da cendere içinde acı bir çırpınış ta erimekte gör ki ne hal içinde kaldırıp da attığın zehrinin tesiriyle de tüm emekler gömülmekte zebaniler bile yapmadı ki senin bu yaptığın
ben ruhsuz o bedeninin içinde bir palyaço gibiyim herkes gibi gülüp de ağlayamam içim kan ağlarken yüzden sırıtmak bana elzem kapandı umut içinde ki düş kuşlarının kafesinin kapısı o nankörlüğünün doğduğu vefasız ve kalleş gün birden mum gibi söndü bu aşkın o görkemli işvesi
dön de git istersen sırtını dönerek sevgi bahçemden yüz yüze ölebilecek mertlikte olabilmekten çok önceden zaten çıktın sen bana sırtı dönük olan bir namerde vuracak kadar kancık olamam ben yaptığın gibi belki de bu sayede günahlarım kaldı o nankör bedeninde...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
-Kötülük er kişi işi değil... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-Kötülük er kişi işi değil... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ben ruhsuz o bedeninin içinde bir palyaço gibiyim herkes gibi gülüp de ağlayamam içim kan ağlarken yüzden sırıtmak bana elzem kapandı umut içinde ki düş kuşlarının kafesinin kapısı o nankörlüğünün doğduğu vefasız ve kalleş gün birden mum gibi söndü bu aşkın o görkemli işvesi
Beynimin ve yüreğimin ayrı tat aldım şiirinizde ve en güzel haliyle buldu heyecanlandım,bir daha bir daha yorumladım sözlerinizi..Erdemlidir,incedir,özgürdür ve renkli renksiz sayısız yaşam var olduğunu anladım...Yüreğinize sağlık Sn.Hocam ...İnsanlar...İnsanlar...İnsanlar...Yüreğinizin sahibine emanet olasınız..Hayırlı cuma'lar..Dua ve saygımla
Hep şunu düşünmüşümdür hocam: Kötülük de nefret de insanlığımızın lanete uğradığı çok zor bir mecra yine uygulamak adına direncin de sınandığı hatta ve hatta bir sanat yine icra edilesi mümkün olmayan gelin görün ki kötülükte olsun yalan ve iftirada olsun sınır tanımıyor çoğu insan halbuki pay etsek sevgiyi, hak eden yüreklerde nasıl da büyüyecek iyilik ve sevgi. Artık gerçek manada çok korkuyorum yüreği açıp da elem yüklerlen yolun sonunda yine de sevmekten asla vazgeçemem ve iyilikten. İnsanlığımın sınandığı bir dünyaya Eyvallah en azından yakın durduğum maneviyat her dem yardımcı bana. Yüreğinize, kaleminize sağlık üstadım. Her daim saygılarımla değerli hocam...
Mert olabilmeli insan hayatı boyunca ve her durumda.Bu gerek aşk olur gerek dostluk olur gerek iş dünyası olur.Nerde ve hangi şartlarda olduğu değildir önemli olan...mert olunmalı.
İnsan ne kadar acı çekiyor yalan'lara maruz kaldığında.Şiirde anlatım mükemmeldi,sizin kaleminiz insanın ruh halini ve hissettiklerini çok güzel yansıtan bir kalem üstad.Yıkımları,acıları,yaşarken ölmenin nasıl olduğunu Her şey iyi sanırken ve mutluyken birden hepsinin bir yalandan ibaret olduğunu anlamak çok acı.Hangimiz karşılaşmıyoruz ki benzer olaylarla hayatımız boyunca.Dostlardan yediğimiz bıçak darbelerinden tutun da....Ve böyle olaylar hem insanlara olan güveni sarsıyor temelden hem de soğutuyorlar insanı uzunca bir süre her şeyden.
Tebrik ediyorum üstadım, yine mükemmel dizelerdi.Allah mert ve kadir kıymet bilen insanlarla denk getirsin yolunuzu inşaallah.
Bir iç hesaplaşma var mısralarda. Suçluyu ararken, aslında kabahatin muhatabında olduğunu okurken anlıyoruz ama, tüm bu olumsuzluklara neden olan sevgilinin ihanetini de mısralardan anlamak mümkün. Bu yüce sevgi, sevilen tarafından haince pusu kurulup seveni diz üstü yıkılmışlığa bırakıyor ve istenilse de eskisi gibi olmuyor hiç bir şey. Tetiği çekmek istiyor seven... Ancak bu işin sonucunu da düşününce anlıyor ki, '' değmez. '' Öylece kendi haline bırakıyor ki, çürümüş fidanlar istenilse de yeşermez... Bir yıkım var seveni kahreden. Bir ihanet var. Ve bu paslı çiviyi, seven her daim yüreğinde taşıyacak. İzler var geçmişten. Anılardan. Ne vakit akla gelse, sevilenin yapmış olduğu bu ihanetler zinciri de peşinden gidecek sevenin. Anıları bir çırpıda atıp, yaşanılanları unutmak maalesef mümkün değil.
özüne sağlık candan kutlar
emek dolu nice eserler dilerim..