Felah uzaklaşacakAya... Öfkelensen ne olacak Seni senden alan prangalar bırakmayacak Sen ilme, ahlaka, azimete, irfana talip olmadıkça felah uzaklaşacak Zan, ön yargı, bilinçsizlik, cehalet ve asabiyet halinde var oldukça aklın çaresiz kalacak Her şeyde hayır olmaz, şer olanda hayır bulunmaz, ne kadar avun sanda seni yaratan sana sahip çıkacak Ölü evi... Ne kadar soğuktur bedeni Nerede kaldı uğruna heba olduğu emeli Hiç terk etmediği asabiyeti, hırsı, hıncı, hiddet ve şiddeti Şimdi ona sahip çıkacak mıdır işlediği, tercih ettiği münkerleri Açılan kabre ne demeli, toprak üzerine örtülecek, beklenecek an ne dehşetti Şimdi çaresiz, sessiz ve hissiz, tevdi edilen emanetlerden ne kadar habersiz, aklı ve nefsi demek ki endişesiz Babamı... Anne mi toprağa vermiştim Yüreğimde sökün hüznü derinden hissetmiştim Babam bir ikinde namazını eda ederken seccade üzerine yığılıp kalmış Annem şevk ve muhabbetle kızını ziyarete giderken bir aracın çarpmasıyla savrulmuş Her ikisi de garibandı, kendi hallerinde candı, yokluğun en acı günlerinde sabrı seçen vicdandı Onlardan geriye ne kaldı, bizlere öğrettiği ve hiç vazgeçemedikleri dürüstlük ve doğruluk ilkelerini sıkı sıkıya yaşatmak farktı Bilmem ki... Ruhum hep ışıksız mı kalacak Korku ve endişeler beni bırakmayacak Bilinçaltımda oluşan tortular ne vakit beni terk edecek Çocukluğum, yaşadıklarım, yıkılan umutlarım hiç mi yeniden gelmeyecek Bana, çocukluğuma kıyanlar, beni bana bırakmayanlar ne zaman adalete hesap verecek Mustafa Cilasun |