Şeb-i ArûsMevlana’nın izindeyim Ben hep barış yazabilsem. Dağa taşa kurda kuşa Karış karış yazabilsem… Dünya ukba gündüz gece Onda gizli sır bilmece Kalpten kalbe bin bir hece Boncuk boncuk dizebilsem… Şems sönmeyen meş’aledir Aşk içinde aşk iledir Hak yolunda aşk çiledir Yana yana gezebilsem… Hikmet dolu sonsuz rahmet Hoşgörü yâr istikamet Mecusi’de gelir elbet Pırıl pırıl süzebilsem… Mutasavvıf devr-i zaman Büyük divan, büyük ferman Uyan deli gönlüm, uyan Döne döne ezebilsem… Devrildi put, çözüldü haç Gel diyor gel, gönlünü aç Dünya ona, ona muhtaç Renk renk göğe kazabilsem… Pirim sensin rehberim sen “Fîhi Mâ Fih” desen desen İlham aldım eserinden Şerha şerha çözebilsem... Şeb-i Arûs derûn-i ses Ben sen o biz bütün herkes Bencil nefsim feryadı kes Dalga dalga yüzebilsem… 18.04.08 Bursa Ömer Ekinci Micingirt |
Devrildi put, çözüldü haç
Gel diyor gel, gönlünü aç
Dünya ona, ona muhtaç
Renk renk göğe kazabilsem…
Şeb-i Arûs derûn-i ses
Ben sen o biz bütün herkes
Bencil nefsim feryadı kes
Dalga dalga yüzebilsem…
...............................................
TEBRİKLERİM VE SAYGILARIMLA ÜSTAD
..............................................
Mevlana felsefesinin ve Mevleviliğin temeli affetmek üzerine kurulmuştur. Mevlana dünya üzerindeki herkesi –daha önceden hatalar yapmış olsalar dahi- kucaklar ve “Ne olursan ol yine de gel” diyerek birliğe davet eder.
Mevlana insan vicdanının ve ahlakının gelişimine inanır. Bunun için affedici bir felsefesi vardır. Mevlana insan’da olgunlaşmış ve olgunlaşmaya açık noktaların birlikte bulunduğunu dolayısıyla da her bireyin vicdanının farklı renklerde olduğunu söyler. Ancak insanın olgunlaşmaya açık noktalarını çalışarak geliştirebileceğini ve renksizlik mertebesine ulaşarak vicdanını tamamen olgunlaştıracağını ifade eder. Bunun için kendini geliştirmeye çaba sarf edenlere yardım etmenin ve hoşgörülü davranmanın önemini vurgular.
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek.
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikisi de.
Pekiyi, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız?
İki büklüm gök kubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım.
Habire “Usul boylu birlik çam ağacı”de.
Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu bilgiye çek, birliğe
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur
İnsanlara katıl, insanlara
İnsanlarla birlik ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin
Bir ulu deniz
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane
Dünyada nice diller var, nice diller
Ama hepsinde de anlam bir
Sen kapları, testileri hele bir kır
Sular nasıl bir yol tutar gider
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
Mevlana Celal-ed-din-i Rumi