AH, O GÜNLERNerde o güzelim bahçeler, köşkler? Mis gibi kokuları mor salkımların, nerde? Hani o kibar İstanbul Beyefendileri, Kadıköy Tramvayı’nda Yer veren, incecik belli, zarif hanımlara? Sokakta yankılanır gibi sesleri: ’’İyi günler efendim’’ ’’Nasılsınız efendim? ’’ O güzel bahçelerde Yine açacak mı kınalı çiçekler kim bilir? Erguvanları okşayacak gözlerimiz,belki de Bahçeyi sulayacak bir genç kız bembeyaz elleriyle... Koşup koluna gireceğim gülerek Yaşlı bir teyzenin. Şarkı söyleyeceğim tulumbadan su çekerken. Anneme, babama dönüp el sallayacağım Okula giderken... Camdan seslenecek Süheylâ Hanım: ’’Börek yaptım, çaya buyrun canım’’ Dut ağacının altında Tutacağız çarşafın ucundan dört kardeş, Silkeleyecek dutları babam, Tabak tabak komşulara gönderecek... Yine masallarını anlatacak babaannem Yatırıp dizine, usul usul saçlarımızı okşayarak. Duyulacak uzaktan bir vapurun sesi, Çığlık çığlığa uçuşurken martılar. Çevirince radyonun düğmesini: ’’Zehretme hayatı bana cânanım’’ Derken Zeki Müren Dolacak annemin gözleri... Göztepe’de, Erenköy’de mırıldanacak Yesâri Asım Bir ağaca yaslanıp söylerken ’’Heybeli’’yi, Göz kırpacak Çamlıca’nın üç güzeli. Usul usul çalarken babam Münir Nurettin’den, ’’Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan’’ diyecek. Işıldayacak yalılar, köşkler, Çınlayacak taş plâklarda sesi Eftelya’nın, Dalgalarla vuracak sesi kıyıya: ’’Beğendim biçimini, her yeri mini mini, Dudaklarım ismini anıyor ah Kadıköylüm’’ Yansıyınca mehtap sulara, Deniz ve yakamozlar oyunda. İçimde fırtınalar kopacak, Yaşamış gibi Moda Koyu’nda... ’’Bu gece Moda Koyu’nda...’’ Hâlenur Kor |