Sessiz Göç
Hüzünlü bir bekleyişe dalarsın
gözlerin yakınlığın değilde uzakların sessizliğini arasın bir an koşup gelicekmiş gibi beklersin içindeki ses anlatmaya başlar yaşadıklarını sevmek dersin yasak sana hükmünü giymiş kara mahkum gibi bir izaat bir çerçevedeki bulanık resim gibi yasak sana anlatmak dersin hiç konuşmadığın bilmediğin gürültülü yağan yağmurun sesine kapılır gidersin anlatarak ya oyun dersin hiç bilmem ben oyun oynamayı çocukluğumda bildiğim bir Saklambaç korktuğum zamanlarda hala saklanırım kendimi saklarım gördüğüm karanlık rüyalarımda Aşk dersin yaşadığını sandığın ama hiç yaşayamadığım onca yıllarımı heba ettiğim kör olduğum bir varlığın peşinde koşarken düşüp kafamı yardığım kanlarla reng aldığım aşk. sessiz göçebeler gibi her günün gecesinde rüzgarların uçuşan seslerinle feryat ederken ben sana ağlarken sen yokmuşsunda çoktan ellerini yüzünü çekmişsin,de ben görmez olmuşum Ya Unutmak dersin işte en zor olanı unuturdumda içtiğim çayımda seni yudumladığımı düşlemesem unuturdumda her zil çaldığında geliceksin diye beklemesem unuturdumda sana bu kadar alışmış olmasam unutmak kolayda alışkanlıktan vaz geçmek zor sen böyle içimdeki her bir zerreme imzanı atmasaydın ben çoktan ölümü bekler oldum Ölüm dersen sensiz ölüceksem varsın öleyim ben böylede hergün ölü gibi yaşıyorum beynim kazınmış bir soluk ifaden sesin |