Oyunda suskuher gece günün hesabı yatar koynuma yıldızlar karmaşasında uyur soluğum yalnızlığım odaları birer birer kilitler varlığımda derin bir hüzün titrer kimsenin bilmediği oyundu bu iki mendirek arasında dolar boşalır su iki mıntıka arasında koşuşturan tutku zoraki kırbaçlanan oyunda susku eflatun geceler hint keneviri çiğner çözülür vuslatın kollarında kan ve ter ismini koymuşlar çıplak bir döngü yarısı kader ..yarısı çakılan süngü sus desem susar mısın sen ey şair dertlerin tomar tomar saçıldığı an bir derdim var hep susamaya dair o iklimini kutsayan canımdan kan üretip durduğum hazinenin çığlığı ocağın başında çıtır çıtır yanan kavdı bıkmayı üzerine almış o melun sancı her külün arkasından çığlığım yınkı mısralar derin bir nefes çeker bedenle ruh arasından köprüler geçer ah ne yaptım diyen suskun nefer aşkın girdabında boğulup da gider yazdıklarım okşamıyor hiç kimseyi önceki yazanlarda çekmişti o tespihi kansız darbeler mi bozdu o mertliği artık ben susuyorum siz serin sergiyi |
ah birde kafiyeli yazılmayaydı.
geçen yüzyılda kaldı kafiyeli şiir yazmak.