Nice Vir3an Var
NİCE VİRÂN VAR
Esrârı hakikât hikmeti Hûdâ Boşluktaki asûmana, diren var On sekiz bin âlem bir damla suda Özde ki damlaya hikmet veren var Ben yüce dağların boranı, kışı Haz duyar çatlamaz ol sabır taşi Kâf’daki o, zümrüd-ü anka kuşu Der: gördüğüm mamûrlarda virân var Aç kalıp dağdaki, uluyan kurda Her kim ki sıkışıp kalmışsa darda Soğuk zemherirde yeşil baharda Biçarelerine rızk gönderen var Fıtraten Hüdhüdün ameli suda Ona bu görevi dercetmiş Hûdâ Belkısın; tahtında derin uykuda Uyurken yanına bir girdiren var Kendisini uyandıran kim diye Nazar etti canlı cansız her şeye Ferman etti vezir, ağaya, beye Dedi: bu mektubu bir getiren var Dediler ki: kim girecek melike? Etrafınız kuşatılmış halike! Siz anlamazsınız dedi, tehlike Büyük, bizi mutlaka bir gören var Dedi: şimdi kırk cariye, kırk köle Tabi tutun becayişi tebdile Daha nice şeyi bir bardak ile Süleymana elçiyi gönderen var Ağaç kurdu emri aldığı gibi Rızkını ağaçta bulduğu gibi Deliksiz inciyi deldiği gibi İpliği inciye bir geçiren var Emredince gidip abdesti alan Seçilir, köleyle cariye olan Yerin göğün suyu olmadan dolan Bardağı, Belkısa bir içiren var! Hüdhüd pencerede, aldı haberi Taht ile müjdeledi Peygamberi, Tahtını, Belkıstan önce, içeri, İsmi Âzam ile bir getiren var Cinler iftirayı attı Belkıs’a, Cinler billûr bir havuz hazırlasa Deyince, cinleri aldı bir tasa, Maiyetinde de nice mirân var Ne olur İSLÂMİ: beni anlasa Mükedder olmayıp boğulmam yasa Karanlıklar içindeki Belkısa, Hayal edilmeyen lütfû nirân var |