Düğüne Davet
Kavuştum sevgiliye, artık her şey tamamdır;
Buyrun dostlar düğüne, bugün kutlu bayramdır. Kutlu günün kaydını tarihe şerh düşecek, Nikâhımın memuru ak sarıklı imamdır. Tek davet minareden; essalatu vesselam; Duyunca buyrun gelin, semalarda bu sesi. İcap için gerekmez, başka söz başka kelam; Ebedi tahta çıktı, ahşap evin prensi. Bir güzel hazırlandım, yıkandım soğuk suyla; Kar beyazı bir kostüm, giydim Buldan bezinden. Çenemi de bağlattım, dilimin korkusuyla; Düğün davul zurnasız, matem serbest vezinden. Şu tahtadan limuzin, benim düğün arabam; Kıskanmayın be dostlar, size de nasip olur. Tekerleği yoksa da, taşıyacak dört adam; Elden ele değişmek, pek de münasip olur. İşte gerçek sultanlık, bende çıktım bir tahta; Ömrümce tatmadığım zaferim kutlu olsun. Ne biçim bir tahtsa bu, her yanı kuru tahta; Üç beş günlük dünyada, saltanatım bu olsun. Omuzlarda gidilir, bu dönüşsüz geziye; Görülmemiş iltifat, kalabalık muhteşem. Gerek var mı düğünde, başka bir fanteziye; Hayat da böyle olsa, eksik olmazdı neşem. Ahret kokulu toprak, bedenimi örtünce; Mezarımın üstüne, dikin birkaç karanfil. Arada bir sulayın, bayram seyran gelince; Belki onlar olurlar, bunca günaha kefil. Elbet bitecek hayat, ecel benim farkımda; Makam segâha döndü, şu kırkıncı şarkımda. Hayat sonsuz döngü değil zamanda rakseden; Ölüm belki ilk adım, sonsuzluk kapısında. a/a/e - 12/2006 Sitemiz şairlerinden Hüseyin Gümüş Bey’in bir yazısında; " Şiir bir süre demlenmeli" ifadesi üzerine daha önce farklı bir kalıpta yayınladığım şiiri yeniden düzenleyip bu kez "demlenmiş halini" yeniden yayınlama ihtiyacı hissettim. Kendisine teşekkür ederim. |
yüreğine sağlık........