Diyarbakır kalesinde asın beni
Ah ömrüm sevdam asi gönlüm
Diyarbakır diyorum Diyarbakır Çocukluğum yine dağları dolanıyor Ben bu baharı çok bekledim Şimdi öfke yok mutluluğa akıyorum Ah Diyarbakır ömrüm gönlüm Ahmet kaya şarkılarıyla sonsuzluktayım Ben artık boranı tufanı tanımam Taş duvarlar efkarımla duruldu bir kere Prangaların pası uzak dursun hasretimden Dağların goncasıyla dertleşiyorum ben Ah Diyarbakır ömrüm gönlüm Yılmaz güney düşleriyle ölümsüzüm Şafakların hüznü gül kızılıyla vuruyor Diyarbakır içinde gece gündüze kardeş Mezopotamya derler bu asi kalbe Sürgün ederler beni Diyarbakır dan sürgün Derim ki Diyarbakır kalesinde asın beni Külüm yangınımdan ayrı düşmesin isterim Beni vururlar bir olmaza da dinlemezler Hevsel bahçesi var Dicle nehri var Diyarbakır neden katlime ferman buyurmaz Bilirim bu vakitler baharın müjdesidir Diyarbakır da Nevroz alevi yanar şimdi Diyarbakır da Yanan ateş söner mi sönmez Bu bahar diriliştir uyanıştır Dağlarım tanır beni Künyem uzaktan da okunur Ben bilirim dağlarımda açan gülleri Nevroz çiçekleri yeşerir şimdi dağlarımda Ah sanki ayağımda pranga var Sanki yollarıma kurulmuş pusu Asi yanım laftan anlamaz Ben bir baharı düşünürüm Diyarbakır hasretimle demlenir Vurgunluğum hasretimle büyür Yürek yangınım küllenmeye gelmez Ah sürgün ederler beni Özgürlüğümü saklarlar benden Diyarbakır kalesinde vurmazlar beni Bir Diyarbakır anlar beni Benim vurgunluğum dan başka kimse anlamaz Uçurtmam hala tellerde çocukluğum hala kavgada Sevdam sürgüne zindana gelmez Nevroz çiçeği yeşerir şimdi dağlarımda Ben neden başka ateşe kor olayım Ben Diyarbakır sevdasının yürek yangını kor aleviyim Ben neden başka hasretle yara alayım ki Diyarbakır en derin en gizli yaramdır En asil düşlerimle büyür en soylu sevdam Diyarbakır kalesinde asın beni diyorum Dicle nehri yürek direncimi alır yarınlara akar bilirim Ben vurulmayı diyarbakırla aşk bildim Kör kuyular kaldıramaz benim sırrımı sevdamı Bundan sonrası tufan olur geceden hüzün düşer Gündüzün hali geceden perişandır ben Diyarbakır dan giderken Taş duvarlar demir parmaklıklar beni tanır Uzaktan da okunur künyem Meçhul vakitlerin büyüsünü pranga zincir seslerim bozmuştur Hala ustura azgındayım gökyüzü kalbini almamıştır benden Yağmur damlasıyla düşlerim diyarbakıra akıyor Mısralarım sonu gelmez bir hasreti yazıyor Diyarbakır şafaklarımın şairi olmuş Mezopotamya kara sevda şiirini yazıyor Gökyüzüm yeryüzüne bir aşk büyütür Bende izi kalan bir aşktır Diyarbakır Hevsel bahçesi kefenim olur kırklar dağı mezarım Daha da başka bir şey bilmez gönlüm Bu kara sevdamın kara fermanıdır Diyarbakır kalesi anlatır öykümü Zemheri ayaz uzar en ince pusu içinde Hevsel bahçesi kefenim olur kırklar dağı mezarım Daha da başka bir şey bilmez gönlüm Bu kara sevdamın kara fermanıdır Saklı tutarım yara içinde gizli sevdamı Ben Diyarbakır da büyüdüm dağlar meskenimdir Diyarbakır dan ayrı düşmez benim gönlüm Eğer ki bir feryada bir siteme gömülürsem Bu feryadım Diyarbakır dır sitemim sevdam Diyarbakır Beni alın feryadımla sevdamla diyarbakıra gömün Kara sevdamın kara fermanı budur Beni diyarbakıra gömün |