Ben geldim sana
Bir Ceylan gibi sekerdin, inerken mezarlığın Karşısındaki kaldırımda
Saçlarını savurunca başlardı rüzgarlı bir ömrün hep baharmış gibi yüreğimi okşadığını. Bir acının bahara dönüşüydü. Güllerin incindigi o mevsimden, tenime dokunan bir serinlikte Üşüyerek geldim sana. Ağaçların çiçeğe durduğu gülüşünü yüzüme serperek geldim sana. Kızılığı uyanmış bir güneşin eteklerine dolanarak geldim sana. Can havliyle tutunduğum saç tellerini öperek, Daha nice güzel günlerin hesabını yaparak, Dağılmış ve yorulmuş tüm gülüşlerimi yüzüme kondurarak geldim sana. Eski bir düşün boynu büķük anısını, Ayrılıklar vakti ağrılı bir düşün kanadını kırarak geldim sana. Sımsıcak ve birazda seyrek durmuş kirpiklerindi her teline ömür astığım. Hırçın gecelerinden yankılanan uğulu seslerden bir kent kurarak geldim sana. Minik çığlıkların her gece kesildiği, Mevsimlerimin üşüdüğü bu kentten, küçük günahların işlendiği o sokaklara, sana geldim ben. Solgun ay ışığının pervanesiz bakışlarından yaprağında ısınmaya geldim ben ... |