FALYA
Uzun yollar sonunda nedamet eden engerekli parya!
Sarsıcı rûyaların güzide manaları; sofya.. Dilime üşüşen karıncalar ve hezimet bekçileri.. Zindana açılan envarı sabahların/Anma! Bunları kimse duymasın! onları herkes bilir. bilmediklerimiz başka aşkların dilleridir. Uzan ve solgun bir yaprak daha kopar; acır mısın?! Derin derin aldığım nefesim, tane tane çoğalışım, Dökülmem nehirlere göz yaşları adında.. Silinen rüzgarları andım/ gibi okurum. Secde eder bayırdan muğlaklara ideal sığınağım! Gün açar levhamda parlar bir kusursuz kanca, Dirhem dirhem ateş, şebabetsiz falya..! hatıralara dolanırım. Düne doğar sebebe bulanırım. bir güzel aldanırım; pek de yanar, pek kanarım.. Çamurluksuz ve beyaz bisikletlere, Nisan yağmurlarına bir Ocak bestesinde, kestaneler sımsıcak kavrulurken sobanın haznesinde.. unuttuğum kağıtlara soğuttuğum kalemimle.. Karşı cephe sessiz değil, benim davam serkeş.. koynumda bir sitem, göğsümde falya..! hani herkesin gelecek dediği o gün.. Süngüsüz abdal! Mermisiz kazanacak! Sevdasız yitirerek..! benim sebebim belli. Seni kimler vuracak? benim ilacım mermi, silahı kim tutacak? Uyanıp uyuyacağız ve yine uyanarak; kupkuru yüksek dallar, elimde çatırdayarak! Göklerden hadsiz dua Gövdeden mahlas matlub.. Sîneden satır okunmaz! Mahbuba salık kulûb! Seneler öncesinde, tıpkı sonrası gibi.. Doğuma aşık rahmin vedakâr kordonu.. O ilhamı hangi rahme koysun, Hûda’nın ucube dölü..! M. Yırgal nâm-ı diğer Pehlevî |