GÖKYÜZÜNE BAKIŞIM
Bir şubat soğuğunda ayrılık sahnesinde;
Tek başıma seyrettim cehennemin dibini… Yalnızlar sokağında çilekeş kahvesinde; Boynumda gezdirdiler cinnetimin ipini.. Tek başına seyrettim cehennemin dibini… Meyhane taliminde bozdurdular sıramı; Aklımın ayarını çileden çıkardılar… Yine sardım yaramla hasret denen yaramı; Dikiş tutmaz tövbemi baştan başa yardılar; Aklımın ayarını çileden çıkardılar… Kimi Leyla’dan yana kimi Mecnun hastası; Susuz kalmış toprağa yağmurdan söz etmeden… Ne vakit gelir bilmem bize kader postası; Dergahında dervişler teker teker gitmeden; Susuz kalmış toprağa yağmurdan söz etmeden… Ne çıkar kör geceler ahvalimi sormasın; Sabahlar gün aydını vermese de ne çıkar… Yeter ki vuslatımız bir köşe de durmasın; Bilenlere ayrılık hep diklenir yan bakar; Sabahlar gün aydını vermese de ne çıkar… Pusulasız küreksiz denizlerde sandalım; Hal bilmez dalgaların ortasında kalan ben… Yükleniyor sabrına çiçek için son dalım; Her nefes alışımda sana selam salan ben; Hal bilmez dalgaların ortasında kalan ben… Sevgilim… Senden sonra kanatlarım kırıldı; Gökyüzüne bakışım bundandır ara sıra… Sanma yaram kabukta sanma yaram sarıldı; Beklediğim aydınlık karadan daha kara; Gökyüzüne bakışım bundandır ara sıra… Ali ALTINLI – 24.10.2016 Saat: 00:00 |