ADINA DİLİM VARMIYORNe kervan beklerim bu sonsuz çölde Gölgesine sığınacak ne vaha Düşlerimi kesip dağıtıp böl de Düş görmeden erişeyim sabaha Saatler inatta uyku firarda Vesveseler zincirlenmiş ard arda İmkansız olur mu hâyal kurarken Bir dağı bağlarım bir diğerine Ben ay zannederim güneş doğarken İnanmayan geçip görsün yerime Cinnet ne demekmiş,varsın tadına Taşıtsın dünyayı kuş kanadına Sessizliğin zevki kaçarken sesten Bir perde kımıldar bir zar delinir Ürperirken her aldığın nefesten İşte orda son raddeye gelinir Bir bardak masadan aşağı düşer Gök kubbe çatırdar,yarılır yer yer Aradığın hasret çektiğin mevhum Bir peri kızı mı kaf dağında mı Aynada ki aksim de midir ruhum Kendi zihni mi yanıltan adamı Duvar çelik kapı açık ne garip Sürgü kırık pencereler muzdarip Mekana yabancı rehbersiz seyyah Bu iş iz sürmekle olacak iş mi Refahı saklayan hangi güzergah Orda hiç bir visal gerçekleşmiş mi Orda mı inecek omzumdan yüküm Bu yüke kıyas mı verilen hüküm Ya bu semavatta seyreden şule Hikmeti rehberlik etmek mi kula Kul yürürken her adım da meçhule Her soru bir kanlı çengel akıla Yerden göğe düşmek gören görsün bir Gökten yıldızlar nasıl devşirilir Adını koymaktan artık uzağım Güllelerim kendi sur’umu bir bir Ben akıldan firar etmiş tutsağım Artık bilmem nasıl ceza verilir Ruhunu kanatan tırnak benimdir Omuzuma yük olan bedenimdir 13.10.2016.GÜREL Nezlim |