sızı
mâhur bir ezginin
ince sızısı dokundu yüreğe sessizce griler vardı maviliklerin berrak kucağında akıl dört duvar arasında güne hasret güne vurgun ve güne küskün saçları yalayan rüzgâr çok gaddar anlaşılan daha şafağa çok var bir ben ve bir kaç sokak kedisi kaldı soğuk taş kaldırımlarda uzun geceler bağrında soluksuz kaldı kedere boyun eğen umutlar ne bir çığlık ne bir sızlanma üzeri hüzünlerle örtüldü yürekte adına ne deniyorsa o sineye saplanan zehir zıkkım duygular… |
Evet akıl ve fikir dört duvar arasın da sızdıramıyoruz dışarıya.
Endişe ve tereddüt kol geziyor etrafımızda.
Ahh ne olur şafak doğsa karanlığımıza
Hoşça kalın çok grrçekçiydi