SUSAMLI SİMİT
Ne çok şımartmışız sevdiklerimizi
Bırakıp gittiler İstediğim uzaklar, Güneşle buluşmak Cam göbeği nehir, bir bahçe uzanıyor gönlüme. Ne adam susuyor, ne çocuk bağırıyor Büyüyor arkamızda açık pencereden süzülen rüzgâr. Masmavi suları seven ayaklarım var benim. Susamlı simit, Bir sofra,bir yaygım olsun yeter, Dağlar, ormanlar istersen senin olur. Gözün tok olsun yeter. Bir kalbim olsun denize yakın,içinde yüzen gemiler Sonsuzluğa giden bir çizgi İçimde aşkın kaynağı geceler Değişir mi, değişilir mi Tutulmaz denizin rüzgarı, gider gelirdi Kuşun kafesteki halini görüp, özgürlüğüme sükrederim. Karar verdim artık sade ve yalın yaşamaya. Dağınık beyazıyla yalvaran taraflarım Bir yağmur öncesi, parklar yeşeriyor Kendimden oluyorum,biraz kendimi buluyorum, En okunmadık yerlerinden okumaya çalışıyorum. Eriyip gitmek içimdeki savaşlardan Karışık bir sancı İnsan her şeye alışıyor zamanla Bir hayal gibi uyanıp uyumaklığımız. Daha ne kadar atılması gerekenler var sırtımdan Bitmedi Kendimi beklemekle geçirdim geceyi. Kağıt kalem içimde dönüyor Seni arıyor, rengini, gözlerini, biçimini Düşünmeden koşuyor peşinden Bugün de ayrılmadım, ayrılamadım hasretinden. Yüzümün bir yanı gördüğüm her şey sensin işte Dikiş vurmuşlar göğsüme. Gel de düşünme Bir kedi gibi geliyorsun arada bir gözlerimin önüne, Uzaklar uzuyor, sular uzuyor Efkâr vuruyor damlara Sürüyle odalar, Sürüyle iç çekişler, Öldür öldürebilirsen. Uyku ölüyor, gece ölüyor ama sen ölmüyorsun, Kapıyorum kapıyı ardından, geliveriyorsun. Akşamı getiren bir sabah gibisin Hadi aldırmayalım yarınlara Haydi cağır yokluğu Saçlarından mutluluğa asılsın Bütün çocuklar. |