CAHÎDE
Yokluğunun düştüğü naif bedenim, kara gözlü gecelere emanet.
Hırpalanmakta dipsiz bir ân’da, hapsolmuş gözlerinin bıraktığı sonsuzluğa. Öylesine mağrur iki gözüm süzülmekte, dudağım bir "peki" ile mühürlenmekte. Yüreğim kevgir olsada dökse kurumlarını... Bir "peki" ye mahkûm içine sönmüş, tüten bir sigarasi olup da parmaklarına değmenin duası, küllükte ezilen izmaritten ötesi. Yorgun bir kalbi yaralamak gibi, biraz sevmek biraz nefret. Bir kaç sancı, bir çok ağrı Tüm zarflar benim en al-aca(i)li sıfatlarla kurdelelenmis islanmakta. Nîsanda özledim seni, nîsanda yağdım şifa diye. Şimdilerde toprağıma yağıyorum aczimle beraber acıtarak, bir ’gel’e bir de ’buradayım’a duyulan zaafiyet, ve alıp vermek Allah’in selâmini bir nefes gibi... Sen gibi Sana düşmek hem rüyada hem dünyada. "düştüysek sana bakarken düştük" der gibi. Gördüğüm gözlerimi mi? girmediğin hayalimi mi? Yoksa dile gelmeyeni mi? müebbete mahkum etsem gördüklerimin gözlerime iyi geleceğine ahkam kesen, -bir şüphe ki- kalbimi kemiren. Ahirete kalsın hesabım, Sûveydaya soralım aşk düşmüş mü gönlüme? Hakkın terazisine sual dilenip, zehra oldum mu o kalpte diye bir merak ki sorma gitsin Cahide! |