Edip...Edip... Derin bir sükunet içindeydi Zihninde ve sinesinde dinmeyen sancıların İzleri, ibret perdeleri, mazi muhayyilesi vaktindeydi Yeryüzünde kan döken, fesat çıkartan canlar belliydi Bedenler ruhsuz bir şeklide bu hilkate sahipti, mahlukattan ileriydi Ne zaman ruh bahşedildi ve akıl, irade, vicdan verildi muhakeme edilmeliydi Hak, hakikat, doğru ve adil olanı hilkat bilirdi, batıl olana cehalet ve asabiyet cüret ederdi Akıl ve iz’an, ruhsuz, kalpsiz, marifetsiz ilim ve irfandan nasiplenemezdi, çünkü iman ve akide zaruretti Şair... Elbette duramazdı Yüreğine düşeni saklayamazdı Ruhundan nükseden hicran damlalarını atamazdı Her harf, hece, kelime sinede inkişaf eden umutlardı Yürek devletinin, emek işçisinin, mazlum ve mağdur sesinin Zalime haddini bildiren cehlin adamı, anlamı, davası olan vicdandı Heves ve arzularından geçecek kadar feda olmayı tercih eden Furkandı Mustafa Cilasun |