güvere köyüne giderken
Güvere köyüne giderken
Bir rüzgar eser Akdeniz sahillerinden Sensiz beni alır götürür maviliklerden Limon kokusu karışır Buram buram sen kokusuna Özgürlük özgürlük diye çıkarken yamaçlardan Hayran hayran bakışların asfalt yolları öper yar diye diye Bir türkü tutturur radyon Tuna boylarında bir güzel gördüm Ne dilberler var köyün avare tarlalarında yol üstünde çalılık Sonra çam ağaçları minare gibi ya da gecenin efendisi baykuş gibi miskin miskin bekler seni Unutulmuşluğu Hitit güneşinin Seni canım çamların gölgeliğine sererken Korkum çıkıvermesin bir beyaz güvercin sürüsü Tam uzanmışken yanaklarına Duyulmasın bir çıngıraklı yılan sesi Sonra kıvrıla kıvrıla giden yolda Bir Ermeni mezarlığı bu gün ne denli iyi niyetliyim Canım bir bilsen Belki bir kadın Ya da bir düşman Yatıyor bu bilinmeyenin derinliklerinde Gök kuşağı kadar haz duyuyorum Görmekten mezartaşlarının unutulmuşluğunu bu gün ne denli sararmış otlar Yaz güneşi altında Gurup vakti olsa da Güneşe sor Ne denli sıcak tenim sana Öyle ya sen benim sevaplımsın Utanmaya gerek yok Bir gün ben de öpeceğim seni benim de tadıma bakacaksın ey kara toprak... Bende birşeyler var senden kalan Fazla uğramasamda sana Öyle haz veriyor ki Araba kullanırken uyumak yolunda Gideceğim Bana gel diyen Gala elmalarına Bağlarına şeftali ağaçlarına Yamaçlardaki hilallerine yalınayak Bir şiire koşar gibi Ya da bir kadına varır gibi aşkla yürekle Elimde içi boş Bir kaç şiir sepeti İçine elma dolduracağım yeşilinden Şeftali dolduracağım Ve dönerken Son bir kez İshak göktepenin dübek kahvesini içeceğim minnettarlığımı bırakıp gideceğim ve sonra belki de sonrası yok velhası kelem |