BİR ŞAİR ASILDI GECEYE...
Dün, yağmur geçti penceremden
Puslu bir selam verdi Ben gülümsedim... Sular çekildi Ve Bir şair asıldı geceye. Buzlu camın gerisinde ağladı yağmur Mısraları silik bir şiir, çığlıklara boğdu kendini Gökyüzü yorgun düşlerini bıraktı Ay suya düştü... Sürüklendikçe sürüklendi uyaklar, Beyoğlunda kırık bir keman sesi Sokaklar yol oldu ölüme Yalnızlığa sokulurken zaman Zaman, Mey kokan sokaklar... Şair öldü... Darağacına gözyaşı sıçradı Fırladı ruh bedenden Kapıp çiftesini Bir geceyi vurdu. Güneş ağladı... Yıldızlar mahzun. Buzlu camın gerisinde kaldı zaman Eskilerde... Bir taş plak cızırtılarıyla kayboldu mısralar Harfler öksüz, Harfler ıslak... Dün, yağmur geçti penceremden Puslu bir selam verdi Güneş doğarken aydınlığa Gece, şair, şiir... Sular çekildi Suyla silindi bir isim Ağladı gece Ağladı Bir kalem, kırık bir resim... |
Yaşarken ayakçıların hep ayaklarımıza baktığı gibi.
" Buzlu camlar" değerleri görmezlikten gelmeye taktığımız gözlerimizdeki soyut
buslardır.Bu maddi gözlerimizin manevi arızalarıdır.
Bakışlarımız bizim kıskanmayacağımız ölçütlerdeki olanları takdire ayarlıdır.
Mikroskoplarla ya da teleskoplarla bakmaya tahammülümüz olmaz.Gözlerimiz
gördüğümüz,görmek istediğimiz ölçütlerde görmeye alışıktır.
Şiarler,sanatçılar yaşarken bu bakış ayarlarımızı bozdukları için bize huzursuzluk
verirler.Öldüklerine seviniriz bu yüzden.
Bu yüzden bir zamanlar canımızı sıkan bizim bakış ayarlarımızın bozukluğunu
hissetiren bu insanların ölümü üzerine rahatladığımızı belirtmek için bu ayarsızlık
eserlerini ilan ederiz bir birimize .Artık canımızı sıkan bu ayarı bozuğun ölüm ilanna
duylan gizil sevinçtir eserlerine yapışmalar.
Bunları yazdırtan şairi kutlarım.