Okuduğunuz şiir 2.9.2016 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Hüsrân Sayhaları (Eylül'e)
Ömür eskimiş bir nefesti(r) artık içimde..
Güneşi yadırganmış gülüşler serpilirken boş duvar tenhalığında bir güzellik daha vakti geldiğinden boynunu bükmüş sonraki baharı bekliyordu eksik sevinciyle kar mevsimi ertesiydi saçlarım radyoda yalnız ama tiz bir irkilme gökyüzü yıldız kaybından yeryüzü insan ayıbından muzdarip hatıra müzesi aklımın koridorlarında bir emanet gibi saklıyordum yokluğunu annemin üç incir ağacı şahidimdi yalnızlığıma.
Cenneti hayalleyen küskün voltalarken sinsi yanılmışlıklarla fikrim kuruntusu ayyuka çıkmış insanları ağırlıyordu hasretleniyordu ellerim düştüğümde sıcak iklimlere huzuru işaretleyen duâları ağlıyordu gözlerim ay vurgundu hasadı vakitsiz bahçeme beyaz tüylü kedi sesleri huzur umutkaybı yorgunluk pompalayan kâlbim naftalinlendikçe üzgü sandıklarına döküldüğüm yerden yine kendime doluyordum üç incir gölgesi şefkatliyordu yan(ıl)mışlığımı.
Bir yaprağı bile kalmayan sanrı ağacıma bin balta daha vuruluyordu tutulmayan sözlerin selasında kuruydu sular denizler çöl kuşları çerçevelenmiş umut gölgesi mavi avuntularını yalan kelimesine hapseden önsözü şiir sonsözü hüsran sayhalarında savruluyordu diriliyordu ölüm azrail pençelerinde yüzümde bir gece ayazı üç incir ağacı şahitti bitmişliğime.
Uzun cümleli hayıflanmaları hapsettiğim bir âh şahadetini müjdeliyordu yorulmuşluğuma sorgularım sonsuz -ahiret nerdeydi hayat öldüyse! kaderin son kıyağı kefenime sarılıp yaşamı çalınmış çocuklarıda alıp nefesime dirilişi doğruluk olan diyârlar arayıp buluyordum ve o üç incir ağacının altına defnediyordum kendimi kuşları firâri penceremin ardında gücendiğim hayatın sürpriz sevinçleriyle.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hüsrân Sayhaları (Eylül'e) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hüsrân Sayhaları (Eylül'e) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
iyi ki şiir denen bir deryaya tutunmak mümkün olabiliyor zaman zaman.
"Güneşi yadırganmış gülüşler
sonraki baharı bekleyen eksik sevinçler... kar mevsimi ertesi saçlar ... gökyüzü yıldız kaybından (İçimizden bir dilek tutma v/aktini hatırlatıyor birine veda ederken) yeryüzü insan ayıbından muzdarip ( Nuh tufanları aksettiriyor zihinlerde, sığınacak hangi liman kaldı ki)
bir emanet gibi saklıyordum yokluğunu annemin (bu öylesine kutsal bir emanet ki, bir nefes kadar sinmiştir içimize) ruhumuzda akseden o melek sesi kim nasıl silebilir ki... ...
"döküldüğümüz yerden yine kendimize dolmak" ne büyük bir keder, ne büyük bir yürek alazı ...
"Bir yaprağı bile kalmayan sanrı ağacı bin balta daha vurulan tutulmayan sözlerin selası" suların kuruduğu, denizlerin çölleştiği,
...
önsözü şiir sonsözü hüsran sayhalarında savrulan azrail pençelerinde dirilen ölüm,
...
"Uzun cümleli hayıflanmaların hapsedildiği bir âh şahadetini müjdeliyordu yorulmuşluğuma" ...
hemen her dizesinde şairin sükutuna ses veren imgeler yetişmiş imdada adeta...
gerçekten özgün, baştan finale sürükleyici, her dizesi anlamlı, her dizesi değerliydi şiirin.
"bir emanet gibi saklıyordum yokluğunu annemin" Ben burda takılıp kaldım :((
Ölüm.. "nereden ve nasıl gelirse gelsin, hoşgeldi sefa geldi" denilemeyecek kadar büyük bir elem.
Ölüm acısını tatmamış yaşamamış olanlar bilemezler neler çekildiğini. Bilmezler ölümün nasıl derin geçmeyen bir sızı olduğunu. Onlar gelirler giderler söylenmesi gerekenleri söylerler, uzaktan seyircidirler o kadar. Anlayamazlar. Ben anlıyorum, biliyorum çünkü. Ateş düştüğü yeri yakar sözü ne de doğru. Rabbim kimsenin elinden sevdiklerini almasın. Ama kaçışta yok maalesef. Bir gün g özkapanacak ve bir daha açılmayacak. Bir varmış bir yokmuş misali olacak herşey-herkes...
Zaman denilen geçer, geçiyor elbette bir şekilde... Geçer geçmeye de geçerken kalan-bıraktığı izi, ona özlemini kimse bilemez. İşte bir buna çare olmaz zaman denilen...
Gidenin ardında kalan iz s onsuzlukta hep hüzünlü buruk hatıralara çıkar. Bazen ilaç olmaz zaman denilen, anılar daha çok d okunur...
Hüzün dantel gibi işlenirken satırlarda, y anan bir dilin, özlem güncesi gibiydi 'Şiir'.
Sizi yüreğinizi kaleminizi okumak hep güzel. Ömrünüze bereket, kutlarım sevgimle...
Nar ı çiçek Oldu mu şimdi Annesi gidenlerin yokluğunu üç incir ağacı saklarsa, Ya babası gidenlerin yalnızlığını kaç çınar saklar, Sabah sabah ağlattınız beni alacağınız olsun Ama olsun canınız sağolsun Ağlamak gözlerle yureğin kirini pasını yıkamaktır Ne mutlu vesile olan şiire Yüreğinize sağ Kaleminiz kavi olsun.
tebessüm çizince yüzümüze daha mı çok sevinir ki gidenler hep gözyaşı mı hediye hep yüreği dağlayan acıyla seslendirilmiş dualar mı ne derdi sahi şimdi yanımızda yakınımızda olsa gidenler ağla ve rahatla mı umuda sarıl mı
Madem "bir kere de Lelia konuşsun onu dinleyelim dedin ve madem ki şiirin de günde bir hediye verelim hazırlamakta olduğum Lelianın konuştuğu şiirden bir parça :
"tüm zincirlerimi kırıp gelmeliydim öyle ya bir köle ne işine yarardı sonra anladım senin elinde zincirin tüm halkaları sanki çöl kumundandı ....." tekrar tebrikler
not : nem seslendirir mi bilmem daha teklif etmedim acaba sen mi istesen :-)
Eylül'ler mayıs gibi olmuyor Nar'ım ağır bir hüzün kokusu saklıyor, akşamüzerlerinde..
lakin yapacak bir şey yok- hayat direne direne asılsa da boynumuza tüm ağırlığı ve ağrısıyla, sebat edeceğiz. Çünkü yaşamak her şeye rağmen güzel bir şiir..
Kendi de güzeldir, Nâr'ın,şiirleri de.. Ziya Osman da güzeldir, şiirleri de.. hatırlatır ya şimdi tam da onu,
"Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz... Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı, Belki her sabah vakti, belki gece yarısı, Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...
Ben artık korkmuyorum, herşeyde bir hikmet var Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar. Belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar,
Birer ağaç altında sevgilimiz, annemiz. Gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz, En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz Ümitler içindeyim, çok sükür öleceğiz..."
şiirin son kısmı bana yeterdi aslında demliydi şu final işini güzel yapmak gerçekten zor iş öyle güzel işler oluyor okuyorsun ama finali kötü şiirin tadını alıyor ağzından.
ama burada yavaş yavaş çıta yükselip finalde nakavt ediyorsun okuyucuyu dönüp başa tekrar tekrar okuyor sonra insan eline sağlık...
Annesi yaşayanlar sizi okudukça daha çok seviyor ve bağlanıyordur onlara, ben hüznü vede anne şiirlerini pek okuyamam annem yaşadığı halde lakin gözlerim dolar böyle şiirleri okurken çok hüzünlenirim mesela.
Harika bir şairesiniz gıpta ediyorum şiir perspeftifinize, ustaca dokunuşlarınız var, kelimeler ile oynamanız başka bir harikalık bana göre ah bir de hüzün kokmasa sık sık okurdum şiirlerinizi.
Çok kere okumaya başlarken yüreğim burkuluyor severek ama detaya girmeden okuyorum çünkü ustalık kokan kelimelerinize vakıf olmak şiire verdiğiniz emeği görmek alkışlamak istiyorum.
Keşke sonbaharlar ölüm kokmasa keşke sonbaharlar yeniden doğuşa haber olarak lanse edilebilse keşke hüzün bizde bir nebze uzaklaşabilse.
Her şairin bir uslubü vardır sizinki de bu değiştiremem ki... Sürpriz sevinçlerinizin olması ve bu sevinçlerin getirdiği şiirleri yazmanız temennimle, şiirleriniz hiç bitmesin;
keşmekeş diyarlara sürüklüyor öylesine apansız, öylesine bir başına.
duygu dehlizlerinin sapaklarında savrulurken, kelimelerin kifayetsizliğine şahitliğimiz.
iyi ki şiir denen bir deryaya tutunmak mümkün olabiliyor zaman zaman.
"Güneşi yadırganmış gülüşler
sonraki baharı bekleyen eksik sevinçler...
kar mevsimi ertesi saçlar
...
gökyüzü yıldız kaybından (İçimizden bir dilek tutma v/aktini hatırlatıyor birine veda ederken)
yeryüzü insan ayıbından muzdarip ( Nuh tufanları aksettiriyor zihinlerde, sığınacak hangi liman kaldı ki)
bir emanet gibi saklıyordum yokluğunu annemin (bu öylesine kutsal bir emanet ki, bir nefes kadar sinmiştir içimize)
ruhumuzda akseden o melek sesi kim nasıl silebilir ki...
...
"döküldüğümüz yerden yine kendimize dolmak" ne büyük bir keder, ne büyük bir yürek alazı ...
"Bir yaprağı bile kalmayan sanrı ağacı
bin balta daha vurulan tutulmayan sözlerin selası"
suların kuruduğu,
denizlerin çölleştiği,
...
önsözü şiir
sonsözü hüsran sayhalarında savrulan
azrail pençelerinde dirilen ölüm,
...
"Uzun cümleli hayıflanmaların hapsedildiği bir âh
şahadetini müjdeliyordu yorulmuşluğuma"
...
hemen her dizesinde şairin sükutuna ses veren imgeler yetişmiş imdada adeta...
gerçekten özgün, baştan finale sürükleyici, her dizesi anlamlı, her dizesi değerliydi şiirin.
kutlarım, saygıyla...