İasos'da aşk başkadır (1)
Sabahın ilk ışıkları ile birlikte,
Seninle parıldayan gözlerim. Kıpır kıpır iki yürek Ve denizden esen rüzgârla gelen, Yosun kokusu. İasos’un sakin güzelliğinde herkes derin uykudayken, Uykulu halimizle, İçimize çektiğimiz mavilik. Hayatı kaçırmamak adına Her sabah erkenden uyanıp da, Bu antik balıkçı köyüne başkaldırışımız. Liman ağzında yer alan mendirek kulesinin, Orta çağ esintilerinde ki alımlı duruşuna inat, Balıkçıların "insanları tatlı dille" Balıkları olta ile avlayışına Selam duruşumuz... "Karıncaların su içeceği kadar" Sakinlikte ki denizin sanki "hemen üzerinde" Güneşle ay sevgiyle bakışır gibi. Belkide yaptıkları aşka davet... Değil mi ki burası: Argostan gelenlerin mitolojik adası, Güneşte ay da haklı o halde, Aşka davette. İlerleyen saatlerde akşam sefaları: Köye yürüyüş Ve ardından, Agora’da kent meclisine katılışımız. Orta bronz çağındayız. Topraktan çıkarıp da suya çamura teslim edilen mozaikler ağlamaklı. Oysa daha binlerce yıl bozulmadan yaşayabilirlerdi. Kent meclisi suskun ama öfkeli... Toprağın bereketine Güneş kafa tutarken, Rakı balıkı sefalarda Yunus hayali... Hani çok eskilerde: Bir yunus, bir çocuğu açıklara götürüp tekrar Kıyıya getirmiş ya İasos’da Sonra "İskender’in çocuğu Babil’e getirip de Deniz Tanrısının rahibi yapması. İster istemez o Yunus’u arıyor gözlerimiz: Derdimiz rahip olmak değil karşı kıyıya geçmek. İasos’da tarih başka, İasos’da doğa başka, İasos’da deniz başka, balık başka Mandalya körfezinden karşı Güllük kıyılarına kadar Uzanan yarımada’da Hayat başka, Herşey başka Ve İasos’da aşk başka... Mehmet Fikret ÜNALAN 28 Ağustos 2016 Saat 11.00 İasos/Milas |