BİR ÖMER HİKAYESİ
Yoktu o karanlık cephede bir tek silah arkadaşım,
Onlar zalim bir ordu, ben öylece bir başımaydım, Allahtan başka gelmedi hiç kimseden tek yardım, Değişecekse kaderi Ülkemin sen emret Komutanım. Utanma Peygamber ocağım kaldır başını yerden, Nasıl mes’ul tutulursun içinde ki bir avuç hainden, Yok mu haberin Efendimizin bahsettiği övgüden, Sen değilmisin kan serperek en çok bedel ödeyen. Kullar içinde ben ancak bir garip kulum, adım Ömer, Demeyin sakın cürmün ne, senin gücün neye yeter ? Şehitlik ne hoş, şehitlik şerbet, insan kafasına diker, Lakin gördüğüm hainlik, geldi bana her acıdan beter. İtaat ettim hak emre, vermedim namusumuzu dayandım, Vurdum düşürdüm alnından yüreği puslanmış düşmanın, Döndüm şöyle bir baktım ardıma, belki yetişir komutanım, Kıydılar hemen oracıkta daha bir adım öteye kaçamadım. Sarardı Niğde’nin yeşili kalmadı gözüm bağda bahçede, Açıldı gökler öyle bir yer gösterdiler ki bana cennette, Hani hayalimdi, yaşlanacaktım yeşiller içinde bir evde, Ben hiç yaşlanmayacakmışım baba, böyle anın düşlerde. Beni vuran tüfekler utandı, kurşun ağladı kalbimi delerken, Sizler utanmadınız mı hiç kırılası elleriniz o tetiği çekerken, Gelirmiydi hiç akla sırt sırta düşman üstüne birlikte yürürken, Ayırmışlar yolumuzu, yönümüzü sinsice meğer çok ezelden. Kaldırmayın sakın, al kanım kalsın tam da vurulduğum yerde, Varsın torak olsun bedenim Er ruhum gelir vaktinde nöbete Kalmadı kalmayacak Ömerler yaşadıkça bu vatan muhanete, Ne olur iyi bakın bedelini canımla ödediğim bu kutsal emanete. Deniz KARACA |