Hasretin acısı
İçim acıyor, bu gün.
Yıllardır çektiğim dinmeyen bir hasret yüzünden Göğsümde bir balon şişkini! Durduramıyorum, inip, inip kalkmasını. Gözlerimin önünden gitmeyen geçmişte bıraktığım yerler Çağırıyor, kendine beni. Dün gibi gözlerimin önündeler. O, sokaklar o borda kapılı kocaman evler, gözlerimin önündeler. Ve! Dam üstündeki sek, sek oynadığımız çizgiler, sonra onların sek sek taşları. Dökülüyor bu gün, gözlerimin önüne birer, birer. Nasıl da dönerdi! Nasıl’ da, Ben ve karşımdaki arkadaşım üstündeyken, bağlardaki çıngırdaklardaki direkler Ah, o günler; ah o günler. Hepsi bir ağızdan, ta uzaklardan şimdi Çağırıyor, kendine beni. Sanki gidersem, tanıyacaklar beni. Bana yabancılaşmış asra ayak uydurmuş sokaklar, Dam üstüne yapılmış o çatılar. Ve o! Kat, kat göl manzaralı zengin apartmanları. Parklar. Sonra, sonra.. Örene dönmüş, bağ evleri ve hala hayatta kalmaya çalışan o ağaçlar. Ben sevinçle üzüntü karışık duygular içindeyken, neden bunlar! Çağırıyor, kendine beni. Ey benim, güzel şehrim Ne olur, ne olur, pişmanlığımı vurma yüzüme Saten kederliyim. Neredeyse ağlayacağım, bak şu kara bulutlar ağmaya başlamış gözlerime. Ben yıllar önce düştüm! Yıllar önce düştüm, çıkamadığım şu kuyunun içine. Çağırma, beni kendine. 09 Ağustos 2016 Ahmet Yüksel Şanlı er . |
Kalemin susmasın
____________________________Selamlar