BABAMLA HİKAYEM
BABAMLA HİKAYEM
Babamı hatırlıyorum hayal meyal ! Aklımın tozlu sayfalarını tarıyorum ! İşte anılarla.., kırsaçlı, evcimen adam ! Babalar günün kutlu olsun, benim güzel babam !!! Şu an aklıma ilk gelen hatıra, Tam da biz yalovada yazlıktayken daha, Kanaması olmuştu birgün gaytadan. Mide ülseri için gastroskopi gerekiyordu, Nasıl yapıldığını anlatmıştım, oturuyordu, Sustu, dinledi, çaktırmıyordu ama korkmuştu, Aniden kendiliğinden iyileştiğini söyledi, " Geçti oğlum, bak ! süt içiyorum ! " demişti..... Benim yaşımdakiler iyi bilir; bir zamanlar misafir odası vardı, Ve asla girilemezdi ebeveynden izin alınmadan oraya, Şımarıklık hoş karşılanmaz, çocuklar arka odada oynardı. Hatırlarım, birgün misafirlerin yaninda çok yaramazlık etmiştim, Onlar gidince, babamdan, ilk defa popoma şamar yemiştim... Pazar günlerini güzel hatırlarım, Hava güzelse ve güneşliyse eğer, Su almaya küçük çamlıca tepesine giderdik. Bidonları sıraya sokmayı çok severdim, Babamla beraber namaz da kılardık küçük mescitte, Peynirli pide, çay ve kırlarda koşmak çok güzeldi ! Annem, babam, ablam ve ben, ne güzel bir aileydik ! Dönüşte 62 model opel rekord ile yokuş aşağı, Koldan vitesi boşa takarak, Rekor denemeleri yapardı güzel babam, Acıbadem caddesinde biraz daha hızlı gidelim diye, Vücutlarımızı savururduk bir ileriye bir geriye, Millet de bize bakardı bunlar acaba deli mi diye... Sonra Galatasaray günlerimi hatırlarım... Çok zayıf ve çelimsiz olduğumdan dolayı, Yatılı okuyordum böyle istemişti annem, İlk başlarda zordu ama ben hiç belli etmedim, Cuma günleri, neşe içinde eve dönerdim, Pazartesi sabahı babamla karaköy vapuruna binerdik, Yer olmazdı genellikle alt katta rutubet kokusuyla seyahat ederdik, Babamın işi fındıklıdaydı, otobüsü sık olmazdı, Ama buruk olduğumu görünce, tünele kadar beni bırakmazdı.. Veda ederdim ona, sarılırdık sıkıca birbirimize, O da.., ben de.., gözyaşlarımızı akıtırdık içimize... Doktor olarak mezuniyetimde; Gelmişlerdi ailem hep birlikte, AKM’de büyük salonda tek tek diploma alırken, Görmüştüm uzaktan önce anamı, sonra babamı, El sallayıp, işaret ediyorlardı.., işte bizim oğlumuz bu diye ! Babam, mağrur ve gururlu, bir o kadar da gözleri nemliydi, Anlamıştım.., Doktor olmam onun için bu kadar önemliydi... Sonra o kahrolasıca 2000 yılı kasım ayında, Güzel babamı bizden alan kara gün geldi... Kalamışta iş bankası lokalinde güzel bir yemek yemiştik, Babam çok neşeliydi tüm şarkılara eşlik etmişti, Ben ve babam erken döndük dünya kupası vardı, Maçları çok sevmezdi ama beni de hiç kırmazdı, Misafir odasındaydık, büyümüştüm, evliydim artık rahatça girebilirdim, Babamı orada kollarımda kaybedeciğimi, Tanrım ! nereden bilebilirdim ! Acısı hala içimde, hiçbir şey yapamadım, onu orada öylece kaybettim, Ve o günden sonra, misafir odasını hiç mi hiç sevemedim... İronik oldu ama bu dünyaya misafir olarak geldiniz, gidiyorsunuz ! Demem o ki..., Babanızı ancak, baba olunca anlayabiliyorsunuz....... |