Güneşin Bulunduğu Saatlerde Saklanan Yetime; Vapurlara Martı Atmak Yasak, Dedi Aydede / M.Mustafa USLU
Hep torunsever ellerineydi erinliğim, hep
kent kent gezintilere çıkılsa da adam sıfatında alacalığı yüklenip savulmak gereğiydi bu sayrılıklardan: bir avı boynundan yakalamışçasına sıktıkça dişlerimi geceler inatlaşandı, çığırtkandı özenle tımarladığım aklımla ağız dolusu uykulara yastığımda kan.. cinayetler işlerken bedenimde kızıla duranımdı, yatandı üzümler ve tutanaklarıma şarap döken kolluklar un serperken unutulmamasını düşendi: midesinin asit salgıladığını sabahlarımın memleket entarisinin cebinde çok kere bildik buhranlar ihtilâl devriyesiydi şakaklarımda; sorgulanmalar başlardı sokak kandillerine, sonra sırnaşmalar: yol almak nasıl bir direnişti ayaklarıma neden duvarlara duyuramayandım tufanlarımı - yanı başında durur da işitemeyendi ferini gözlerimin - ve koca bir kilit vurandım ağzıma.. ki suskunluktan mıydı kimyası kifayetsiz hoyratlığı hiç geçmeyen miydi sicil kaydıma.. kalbe delirmişliğimin? Hep torunsever ellerineydi erinliğim, hep görebildiğim kadar yaşam, tadabildiğim orantısıyla yakışmayandı bir oturmayandı üstüme, sıkandı ayaklarımı.. ikide bir de kör olaydım iskeletime: imlasız konulan noktalardan koyunları dar aynı dekorda kurulandı dünyalar.. dildinime hükümsüz sözleri palansız kuşanıp inadına düş, yollarla; dalgınlık, çöl çöl dumansı çekendi ciğerlerine dumansız beni; hızlı yaşadım diye yazılır her jurnale iki adımla bir geri kalır: tütün tütün yalan der geçer, gidendim yalan düş düşünce, çatırtısındaydı kafatasım - hemhâl olanda döküntü vaktini yakalamak ne güç - akrep-yelkovan kumpasında işlerse de zaman; nasırlanandı omuzlarım: aşklara dair eylem yüklü vagonlarla art ardaydı istasyonlar sorgu odasında kimliklerin ve kördüğümle gelirdi gözleri yalnızlığın göz bebekleri uzaktı benden; tutulup, görküm olurdu doğumu rüzgarların ebeleriyle dalında saklıydı ağaçların da, yine tutar terlemeksiz sıvışırdı fanilam kan kırmızıyı çalardı sararan beyazlayan karanfil.. kitapların, defterlerin arasındandı çiçek kurusu, biraz kabuklu yenmiş yara; onlarla renklendirilmemenin üstü kalandı bana. Nefes darlığında konan boğmaca nefretim yanağımda hüznüm, koynumda saklım ve tüm hizalar dağınık ücralarındandı aklımın.. bakılsa göğe çakılandı gözler: oysa buseler gönderendi uzak gök uykuları koğuşturan işgüzarlığınaydı toprağın günlerin hışırtısına bölünmüş uyanmanın çilingirleri nasıl da heveslenirdi uçmaklara: ne saydam ne çizgiliydi tenlerde bense, yetimsem; ensemden yukarımdı.. kapatırdı gömleğimin yakası uçsam da olası gelmeseydi; intiharın kanat sesleri de yoksanandı yükseklerde. Bildimdi; içlerinde dantelli umutlarla ve şaraplarla - cesaret edişleri dilenci, avuçları yakarı, gökteki ev sahiplerindendi - insandı ölüm mateminin çığırtmacı.. bilendi onlar, ayak seslerindendi bana vuranı: fırsatçı düşlerde onlardı kumpanya dolusu sözcükler boca eden sayfaların küfünden, patentsiz işlenendi pasaklı tenimde kavramları yolcu kentlerinin metruk aşkları, yokluğun saçını tarayandı aynalarımda tepecikler diken, iskele kuran, hedeflerine tayinim henüz alkışlanmadan onlardı: boğazlarda yüzebilecekken bir alay sefasından geçen, gemiler tercih ettirendi benden dünya yuvarlağında birkaç karelik yaşamları boğarken yaramı.. bir pencere pervazıydı yoranı. Fasiküllerimde yığın yığındı komedya, buzlar da sıcaklık verirdi; tinimdi üşümekten de yanan bendim, yetimdim; güneşin bulunduğu saatlerde saklanandım.. vapurlara martı atan hep torunsever ellerindeydi erinliğim; aydedenin yasaklısından. M.Mustafa USLU |