MABEDİ İMGELERİN...
Reçinesine bandığım
Kızıl düşlerin müsebbibi. Nasıl bir hikmetse Bağnaz rotamdan sapıp Sizin oralara yolum düştü düşeli… Düşkündüm önceleri Sıcak, urgan kucağına Anne bildiğim ninnilerin. Yüzünü asla hatırlamadığım kadınlar, Nazarımda düşsel bir Hegemonya ahdetmişken sevmeye. Dinginliğin uzamı belki de Belirsizliğin miadı dolduğu günden beri, Her yeni günü ıskaladığım, Dünleri bellemişken en yakın sırdaşım. Ne göreceli ne de hırçın, Ne pişman ne neşeyi payidar kılan, Kim bilir hangi aklı evvel devran, Aidiyetimi sorgulayan. Mertebesi yeknesak bir kelamdan uzak O ırgat düş’te kaybolmuşluğun ki İndinde tek bir rahmet kadar kıymete binen Sefil benlikten uzak bir diyarda, Kıyamet alameti hikmetin indinde Yeknesak bir tümce iken hükümlülüğü beşerin Efkârı ne kadar derin olsa da, Şükre delalet bir rabıta değil mi Kaybolmuşluğun ekseni? Mabedi imgelerin gönülsüz bir telaffuzdan ibaret Hele ki tekil bir zuhur iken Zafiyetin rotasında Vazgeçmişliğin en derin tesellisi, Umudu kırsal bir mertebe, Olmazın oluru o seğirtken tümcede Yaftalandığım bir hezimet kadar Akla zarar onca nüfuslu ve muktedir asalet Ki görseli bir kaçamak, Sözlere sığmak bilmez o kadar teferruat. Canhıraş telaşın rahmeti yine de En doğurgan suret. Tökezlemek olmasa da maharet, Engin bir ritüelden arda kalan Hezeyanda saklı tek ibare. Gönülsüz coğrafyalardan taşan ahali, Gönle hidayet yüklerken asaleti Sevginin: Tek ibre, tek teamül Ve tek yönerge: Yine beşerin saf kan devinimi, Medet umarken kırık bir gönülde yüklü Tek cümle: Sevmelerden ibaret, Eşkâli ve şeması nazenin eksenin, Devr-i âlem yapan bir surede En derinden teneffüs ettiğim. Sureti bir imtiyaz, Aşkı her daim bir niyaz Hele ki savurduğum o nidada Tökezlendiğim her darbede, Soluksuz bir badire, Günden gönle yüklediğim bir hakkaniyet, Aldığım yaş’a yüklediğim tek bir haz: Yaşamak biteviye, Sorgu sual hak getirse de, Demedim farz et, Adsız bir kelamdan çıkıp da yola, Mahrem bir hüviyette saklı tuttuğum Ne çok kinaye. Soluduğum düşkünlüğün Kıyasıya büründüğü rehavet: Hangi aklı evvel düş pazarına düştü de yolum, Tükenen mecalimle dem alacağım o mertebe, Gönülsüz yoldaş bildiklerim, Hele ki bindikleri devranın kırık tekeri, Altına serili olduğum kırık lehçe. Kul köle olmaksa razıyım, Sükûta eren bir arbededen sızan o hezeyan: Hanidir aklın kıvrımlarında tozutup da Denk düşmüşken imkânsızın seyrinde, En nahoş güfte. Seziler kadar kıvrak, Gök kubbede süzülen bir öfkeden dergâhına Uzanan yol ki bilsen de, Nasıl beyhude bir inkârdır, Soyutladığın benliğimin kımıltısında Nankör bir hicap. Densiz ve katıksız; Mağlup bir simgede takılı aklın Nifak sokan terennümüne Hayat ile imzaladığım sözleşme. Yâd et istediğin kadar, Tevekkülü bilmezsen neye yarar, Bil ki ne bir iddia ne de safsata; Bilfiil bağdaş kurduğun dengin, Yüzünde iştigal eden o maskeyi at hele, At ki atamadığın nefretten arın, Ne durağan ne sıradan, Simyası gönlün hem de en ruhban feryattan sızan. |
sevgiler bıraktım...