ÜNLÜ ŞAİR MUSTAFA CEYLAN ABİMİZİN BU YAZISINI HERKES DİKKATLİCE OKUSUN
Gün geçmiyor ki, sanal dünyanın dört bir tarafından oluk oluk bir şiir hırsızlığı fışkırmasın. Artık, takip edemez, cevap yetiştiremez olduk. İnternetin sağladığı kolaycılık, çabukluk ve açık kaynaklık; şiirimizi, o güzel söz sultanımızı ne hallere koydu Yarabbim?! O, uğrunda bir ömür tükettiğimiz güzeller güzeli şiirimiz, hırsızların elinde oyuncak haline getirildi. İnternetin dört bir yanından hırsızlık fışkırıyor.Pislik, çöplük ve negatif olan her şey; fotoğraf, heykel, resim gibi sanatlara zor sıçrarken, maalesef söz sanatı olan şiirimizi kirletmeye devam ediyor.
Öylesine üzülüyorum ki bu manzaraya. Ne zaman kaleme sarılsam, ne zaman şiir sancımdan kıvranmaya başlasam, şiir sevdamızın bu sanal dünyadaki manzarasını görüyorum da, kalemimden ağıt düşmeye başlıyor, tutamıyorum kalemimizin göz pınarlarını. Ortalık toz duman ya, sahte efeler meydanda nice alkışları, övgüleri anında alıyor ya, şiir eleştirmenleri suskun, edebiyat tarihçileri iflas bayrağını çekmişler ya; hırsıza gün doğuyor demektir. Bu gidiş, maalesef bu güzel sanatımızı, toplumun gündem maddelerinin önüne çıkarmayacak; bu gidiş, çürümeyi, bozulmayı ve yok oluşu getirecek. Ona üzülüyorum işte... Ona yanıyorum... Etrafınıza şöyle bir bakın, ya da google arama motoruna yazın meşhur bir şairimizin meşhur bir şiirinin bir mısrasını; neyle karşılaşacaksınız? Bakın, bakın da halimize benim gibi üzülmeyin...(!) Siz de benim gibi kaygı çekersiniz, siz de ne hallere düştüğümüzü görür, ’vahhh!’ dersiniz... Kolaycılık, kopyacılık; tembellik bizi ne hallere düşürdü. Sanatı nasıl da yerlerde süründürmekteyiz, görün hele... Çoğu şairimizin şiirlerinin altına o şiiri yazan şairinin yazılmadığını göreceksiniz. Bu yetmeyecek, şiirin nasıl çarpıtıldığını, bozulduğunu, makasla kesilip parça parça edildiğini göreceksiniz. Başı ve sonu belli olmayan, özellikle bir rüzgârla nasıl harman misali savrulduğunu izleyeceksiniz. Sonra, buna ilaveten, uyduruk isimlerle şiirlerin nasıl bir başkalarına mal edildiğini görecek ve kahredeceksiniz. Bakın, arayın, yazın ’google’ ye, Ahmet Arif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet vs..hangi ünlü şairimizin hangi şiiri aklınıza geliyorsa, herhangi bir mısrasını yazın ve ’ara’ deyin bakalım. Karşınıza çıkacak binlerce site, sayfa, forum da kaç tanesi doğru dürüst şairinin ismini yazmış şiirin altına ve dürüstçe-yanlışsız, aslına sadık kalarak şiiri yayınlamış? Şaşıracaksınız. Şaşıracak ve şiirimizin bu sanal çöplükte kendini bilmez, ukalâ hırsızların cesaretiyle nasıl pespaye edilmeye çalışıldığını görecek ve karalar bağlayacaksınız. Kimi, hangi şiiri istiyorsanız deneyin hele. Bu gidiş hiç te iyi değil. Bu, sanatın ve şiirin rezil edilişine daha ne kadar seyirci ve çaresiz kalacağız, bilemiyorum. Bir grup idealist genç kardeşimle yaptığımız ve yapageldiğimiz çalışma da, yetersiz kalmakta. Hangi hırsıza yetişeceğimizi bilemez olduk. Belki de sizin yazdığınız şiirler de böyle çalınmış, çöplüklerde rezil-rüsva edilir olmuştur. Hiç denediniz mi, araştırdınız mı? Deneyin, işte ’google’ orada duruyor. Yazın şiirinizden bir mısra, görün bakın, araştırın. Çağ ve çağdaşlık bu olmamalı. Çağdaşlık, bu internet, bu elektronik devrim böyle olmamalı. Buna yasal düzenlemelerle yeni bir çehre vermenin zamanı çoktan geldi ve geçti bile. Yetkililer artık uyanmalıdır. Şimdi, göreceksiniz ki, hırsızlar iş başında. Hırsızlar utanmaz! Hırsızların cesareti çok fazla... Hırsızların metodları ve çalışma yöntemleri de çok farklı. Çok değişik yol ve yöntemler izlemekteler. ’Doldur boşalt modeli’ yle yapılan hırsızlıklar var ki, onu tespitte hayli zorlanabilirsiniz. Bunu biraz açalım da, görün hele... Diyelim sizin 6 kıtalık bir hece şiiriniz var. Bu hece şiirinizin kafiyeleri ve uyağı-ayağı yani 4.satırı dururken, kafiyelerin arkası hırsız tarafından önce boşaltılmakta sonra da kendince doldurularak, arada bir sizin kelimelerinizle de süslenerek yeni bir şiir meydana getiriliyor. Böylece, Karacoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, Köroğlu’ nun ve daha nice parlak yıldızımızın şiirleri, deli saçmalıkları ile, doldur boşalt metodu ile tanınmaz hale getirilmiştir. Yazın, araştırın googlede hele. Bugün çeşitli edebiyat sitelerinde adı pek meşhur olmuş, türedi şairlerin, köksüz ve ’günde onlarca hece şiiri yumurtlayan şairlerin’ şiirlerine dikkat edin, baştan sona hırsızlık. Evet, kelimeler milletin ortak malıdır ve onlar kimsenin tekelinde değildir. Doğrusu bu. Ancak, kelimelerle dans etme sanatı olan şiir yazılırken illa ki Karacoğlanca mı dans edilecek, Köroğluca mı ata binilecek? Google orada işte, Necip Fazıl’ın veya Ahmet Muhip Dranas’ın, Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini araştırın, yazın google ye. Göreceksiniz ki, doldur-boşalt metoduyla sanki yeni bir şiir vücuda getirilmiş gibi, alenen hırsızlık yapılmakta. Binlerce, on binlerce örneğe rastlayacaksınız. Sadece hecede - hece şiirinde değil serbest şiirde de aynı metodla binlerce hırsızlığı göreceksiniz. İşte bu ’doldur-boşalt metodu’ nu da bu hırsızların ustaları yapıyor. Siz onların çoğunu gerçek şair sanıyorsunuz. Ama, ne kadar yanıldığınızı göreceksiniz. Deneyin de bakın. Yazık, çok yazık! Üretmeyen, sürekli ve anında tüketen bir toplumda, bolca hırsız çıkmış ortaya ve sahte kahramanlar ordusu iş başında. İnternet çöplüğünün her yanından hırsızlık fışkırıyor. ISBN ajansının ve Kültür Bakanlığı’ nın bu konuya acilen - süratle eğilmesini önermekteyim. Madem ki, kitabı yayınlanan bir şairin uluslararası nitelikte ISBN numarası var ve verilmekte; bu sanal-bu internet ortamında da, o şairin yayınladığı şiirlere, kendi ana barkod-numarasının sonunda numara vererek hırsızlığının önlenebileceğini düşünmekteyim. En azından, çalındığında, şair, hukukta hakkını arayabilir. İşte bu noktada ’Meslek Birlikleri’ ne de görev düşebilir. İnternette şiir hırsızlarının önünün kesilmesi için, çok acele yasal tedbirler alınması gerekmektedir. Yoksa, bu gidiş gidiş değil. Yoksa, bu çağ çağdaş değil. Yoksa,şiir gene melil-gene mahzun ve yetim kalacak. ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MUSTAFA CEYLAN Gülce Edebiyat |