GÜL AYŞE'YE (2)....
Evet GÜL AYŞE;
Bir sevda masalıdır bu; Sonu nedir diye sorgulamadın İsyankar olmadan kadere. Sadakatle ve vefakarlıkla Aşka leke getirmeyi arsızlık Geriye dönmeyi kalleşlik bilerek Yollarda takılıp durmayı da Vefasızlık sayarak Ah edip inlemeden ve de durmadan İleriye başların dönük, alınların ak ve Kalplerimizin kıpkırmızı haline meşk olup Hayran hayran gözlerde dalıp, o engin mavi ufuklara Bir edebiyyet halinde yürümekti Bu masalın konusu. Korkaklık mı dediniz Onu da nereden çıkardınız? Şimdi yanaklardan süzülen bir damla gözyaşını Sanki yaraya tuz basar gibi yol verip yanaklara Kör kuyulara akıttınız. O GÜL AYŞE; öyle bir isme layık, öyle sevdaya esir olmuş Güneşin sıcaklığını bile eriten bal renkli sözlerin Sahibi ve efendisidir o. Yalnızlığa dermandır sükutun sessiz çığlığının sahibi Belki bir kilime desen olmuş Etmez kimseye duhul. Çöl arslanıdır sanki lakabı Gözünün görebildiğince ufka dönüktür gözleri Mahur bakışlarıyla eritir bütün canları Kahveye renk verir gözbebekleri Yürekleri dağlayan sesi İnletir bütün gök ehli melekleri. Harbidir onda sözler, Fıtratı sağlam maya ile mayalanmış KARTAL gibidir sine’si, Sertliği bile merhamet kokar ama İnmek gerek onun kalp hücrelerinin bulunduğu diyara. Bir Leyla’dır bazen, kimi zaman da Mecnun Zarafetinden aydınlatır alemi Türkülere konu olur bazen Dillerde saklı, sanki bir sırlı maden. Sözü aşktır onun, Dilden dökülen şeker şerbet nağmeleri Bir tavuskuşu ihtişamı yaşatır Eritir katılaşmış yürekleri. Af makamındayım ama yağmurun akışı hangi yöne İstifade etmem gerek ey Yar! Bana bir kopya versene. Ey GÜL AYŞE; Dudakların mühürlü müdür ki neden susarsın Bir garip edasıyla, ciğerleri de dağlarsın Seni anlatmak mıdır bunca kelam Haddim midir seni yazmak Hayat ki, sende bulur hayat Ne olur beni de GÜL AYŞEM Affın ile rahatlat. Murat AYDIN |
tebriklerimle...