Gözlerin yaralar beni
Hiç bir düş’ün suçu yok.
Dua ettim hep yağsın diye, gözlerin düşlerime... Şimdi, kör sabahlarda,yoksun yanlarımla adımlarken hayatı; İnsanlar, evler , otobüs durakları hatta kaldırımlar bile geliyor üstüme üstüme... Kediler beşlik simit gibi kurulmuş motor kaputu’nun sıcağı na Sanki nispet edermiş gibi bakıyorlar yüzüme.. Sen ki, soğuk havalar da bile kısa kol angoranı geçirip sırtına ,atardın kendini sokaklara.. Ben, sığınıp boynunun kuytu sıcağına,koynum da kaybolmanı severdim.. Zaten sana sarılmak, Dünyanın ipini çekmek için, yeterli bir sebepti hep... Yağmurun da suçu yoktu aslın da ... Öyle güzel bakıyordun ki, düşerken kirpiklerin den güzelim damlalar;sanki üzerime yağıyordu gözlerin... Titrek bir bekleyiş şimdiler de aşk... Hava soğuk.. Ben, bir başımayım,oturduğumuz kırmızı bank’ın tepesine tünemiş... Ne gel diyesim var,ne de kal... Ki zaten gelsen en çok da gözlerin beni yaralar... Şimdi sen elin de kahven,oturup usulca cam kenarı berjer’e ,camın buğusuna adını karalarken; Belki bi fotoğraf karesi aklının ücra köşelerin de başıboş dolaşmakta... Sen herkes gibi olmadın.. Kıldan ince hesaplar yapmadan yaşardın hayatı.. Milimetrik hesapları varmış ask’ı yaşadığını sanan insanların... Yarım kalmış sevişmeleri,su dan bahaneleri.. Yağmurdan da korkarlar,bilmiyorlar saçak altlarına sığınmayı kumrular gibi... Şimdiler de ben.. Seni, Her yağan yağmurun ardında. Her sabahın ayaza çalan soğun da.. Her akşamın alaca karanlığın da bekliyorum... Gelsen,yüzüme baksan.. En çok da gözlerin yaralar beni biliyorum... "uçurum" |