Ellerin Zamanın Atlas'ı
Soğuktu ellerin
Mor bir geceyi sığdırmıştın boynuna Ellerin zamanın Atlas’ı Sırtında taşıdığın dünya öylesine ağır Ve hiç bir fotoğrafa sığdıramamıştım gözlerindeki bakışı ………………… Ellerin sabun kokulu bir sabah günaydını kadar narindi geçmişinde Ellerine nankör Dünyaya cömert verendin ! Sen ! Kıyısında huzur bulduğum Tanrı kadar heybetli ve güzeldin ! ………. Şimdi aklımdan çıkmıyor ölüm O kızıl bahçeli gün ! Aşk gibi yaşadığım zaman Ve bitimsiz bir gonca gibi her gün açan gülüşün ! Sadece an’ı değil anıları da kutsardın gülümsediğinde Ay ışığı kıskanırdı yakamozlanan sesini Gece bin bir ulumasına hazırlanırdı çakalların Sus pus olurdu ışıklı evlerin pencereleri Bacaları tüten evlerdeki insanların sohbetlerinde bitimsiz bir anı olma ihtimalin geldikçe aklıma İsyan boşanıyor zembereğinden Sunaklarda kurban ettiğimiz adakların sebepsiz çığlıklarıdır zaman ! Zaman edilgen çığlığımız Altında kaldığımız çığ Gözlerini gözlerimizde unuttuğumuz ağaçlardır ! |