Yaş 20
Daha ısınmadan yüzümün teni, ayazı geçti çoktan kuruyan yeri..
Hemde kuru bir ayazdı geçen günler. Terli ve hasta halimle korkularımla yüzleştim. Kaygılarımla seviştim. Artık eskisi gibi her şey heyecanını yitiriyordu. Ne zaman soğuk mevsimlerde bir çay yudumlasam o anda başlıyordu hayat anlatmaya. Ne her şeyi konuşabilen camii cemaatleri kalmıştı, ne de hiç bir şey bilmeyen ve sadece eğlenmek isteyen akranlar.. Zaman yitik, yaş 20! Sen gel de yaşa onca güzel şeyi, Sonra böbürlen Allah’a! Yok ya var mı ulan böyle bi dünya? Yok tabi.. Yaş 20 yolun belki çeyreğinden bile daha az bir zaman eder ama, her banka da bozuk 20’liği kabul etmiyor misali anlatayım size darmaduman bir hayatı. Yüksek rakımlardan yaşanamayan sevdaları, dert ve tasaları neymiş Palandöken’in bizzat kendisi şahit bu olaya. Tasalanan kim varsa, ya isteği zalim şehre bakıp bir bira içmektir, Ya da yüksek sesle müzik dinleyip sonra yanında ki güzelliğin çatlamış gevrek dudaklarının tadına bakmaktır. Niyetin halisini falan bilmem, hayat! yaşanılası gelen işte o hayat, İnsana bir defaya mahsus geliyor işte onu bilirim. Yoksa işim yok bir de reenkarnasyon falan araştırıcam.. Yaş 20 yaşamasını bileceksin demişler yaşamışız, geri de yaşanabilir bir hayat bırakmak için de Abdurrahman Gazi yokuşlarında bir fidan bırakmışız. Dedim ya terliydim ve biraz da hasta,, Çetin kışlar geçirdim, sadece dışarı da değil, yüreğimin içinde bile çetin kışlar gördüm, şılipo karlar yağdı. Babam reçber, bi gün korkuyorum dertten ölecek. Ahh o çok dedi kodu yapan o bıyıklı amcalar yok mu.. Hep onlar alıştırdı bize bu derdin bitmez halini, aramızda kalsın çoğu da abdest almasını beceremez di küçükken müezzin oldum da onlara, bir de o halleriyle beni beğenmezler di.. Nasıl bir bıyıksa bu kısa giyinen kızlara hem bakar hem de laf atar üzerine bir de akşam namazına yetişmeye çalışırlardı. Çok yalvardım bu cefa kente, etme dedim bu kadar soğuk olma! Diye. Şehir sustu, şehir küstü.. Ne yaptığını bilemeden baharlar vermedi, ne nevrozlar yaşadım ne de yeşilay haftaları. Yaş 20 ve ben yıpratma politikaları ile dolu bir sistem de ne kapitalizmi ön gördüm, ne de bolluğu görüp de bir tarafımızı oynatmayı... Beşeri beşerden anlayan bu fani yaratıkları neden 70’li yılları elimizden aldılar bilmem. Şehirde bir futbol tutkum vardı onu da aldılar elimden, eğitim desen koca bir zaiat! Reyhani gibi ustalar gittikten sonra buralar bir hayli yaşanmaz oldu, ustam sen yine de üzülme takdir ilahi ne zaman dilerse bende sizinle gelirim. Yaş 20 yolun daha başındayız üstad 35 dediğinde dante gibi ortasındayız ömrün diyordu. Ölürken ne denir pek tanımlayamıyorum, bana göre insan büyüdükçe ölüme yaklaşmaz beşeri olan insan sadece büyür. Bu genç yaşta İstanbul’un eşsiz havasını tadıp sonra kuru bir ovanın tuhaf bozkırlarında yaşamanın kader olduğunu düşündüm. Selçuklu yapıtları heybeden bir sanat, insan akılamaz tarihin eşiğinde hep soğuğu bahane ederek yaşıyor. Beşeri olan insan 20 yaş nedir bilmiyor.. |