Gelin Kızım....
Bu hangi rüzgârın dökülüşüdür
Zülüflerinden kıvrım kıvrım Ne zaman sevdaya açtın da gözlerini Kalbinin güvercini Kanat çırpar oldu yollar boyu Eskiden düşlerimiz büyüktü Şarkılar küçük kalırdı Küçücüktü ellerin Büyümek yoktu bizim lügatimizde Ninniler söylerdim geceler boyu Ormanlar yeşil Sular berrak Gökyüzü masmaviydi Bende seninle çocuktum Ak sütüm damağında Yürürken hayat damarlarına Çölleri anlatamazdım sana Uyuturken dizlerimde, ben masalları Sen masal kahramanlarını severdin Dalarken gözlerimiz Biraz da ; Kendimizi katardım perili hikâyelerin içerisine Her masalın sonuna varmadan Uyur kendinden geçerdin Hangi ara büyüdün de Alnına taktın gelinlik tacını İçimde tatlı bir hüzün Ayrılık davulları Kalbimin duvarlarını dövüyor Ellerindeki kınalar Bir masalın finalinde Beyaz atlı prense sunulan Kızılcık şerbeti kadar ferah Bade kadar efsunlu ve sıcak duruyor Meleğim Bir tanem Güzel kızım Omzuna konan vuslat yükü Yüreğinin bayramını daim etsin Birbirimizden habersiz Ne çabuk büyümüşüz hiç fark etmedik Sen bende hep çocuksun öyle de kalacaksın Senin de içindeki çocuk hiç ölmesin.... Sibel Kılıç.... Sevdayeli..... |