AYRI DÜNYALAR (Sinematografik Şiir)kagir bir bina ayakta durmaya zorlanan o kadar yaşlı beş yaşında erkek çocuk ve anne ile babaya sığınak olmakta akşam kadın evde olanlarla çocuğun karnını doyurup erken yatırmaya çalışmakta çocuğun itirazları boşa gözleri zor kapansa babamı bekleyeceğim dese bile annesi kararlı onu sonunda uyutmaya uzun uğraşlardan sonra çocuk uykuya dalınca dış kapı büyük bir gürültüyle evi sarsarak kapanmakta çocuk bu çarpmanın şiddetiyle uykusundan uyanıp yatak odası kapısının aralığından bakınca annesiyle babasının kavgasını görmekte babası annesinin saçından tutup onu yerlerde sürüklerken çocuğun gözleri gördüklerine inanmamakta korkudan kaskatı kalıp kımıldayamamakta bir ara gözleri kararan çocuk babasının annesini bıçakladığını görünce yüreğinin yangınıyla var gücüyle haykırmakta babası yine aynı şiddetle kapıyı çarpıp evden çıkar çıkmaz komşular gelince annesinin öldüğünü anlayıp çocuğa yaklaşırlar çocuk olduğu yerde donakalmış hiçbir soruya cevap veremez halde gözleri annesinin cesedine dikili durmakta polis ve sağlık ekipleri çağrılıp çocuk ilk muayeneden sonra Çocuk Esirgeme Kurumu yuvasına yol almakta işlemler tamamlanıp bir daha sıcak aile ortamını hiç bulamayacağı soğuk duvarlara bakmakta diğer çocuklar onun hiç konuşmamasına kızmakta Suskun takma adı verip sürekli alay etmekte o ise yatağında kabuslarla boğuşmakta kimse onu anlayıp korumaz korkunç bir dünyada kendi çıkmazında yurt görevlileri de ona kötü davranmakta yaşam zehirli yılanlar kovuğu gibi her gün acıyı tattırmakta Suskun’u dayanılmaz noktaya getirmekte bir gün elindeki bıçakla bileğini kesmeye çalışırken tam o sırada Nazlı onu fark edip hemen engel olmak için bıçağı elinden almaya çalışır fakat Nazlı’nın eli kanar bu ikinci büyük yürek yangınıdır sessiz gözlerle birbirlerine dalarlar kan akmaktadır kendilerine gelip hemen kanı durdurmaya çalışırlar Nazlı’nın eline dokununca içinin bir ölünün canlanması gibi kımıldadığını hoşuna gittiğini hisseder o gece yatağında ilk kez tatlı düşler kurmakta farklı bir ruh haliyle uyumakla uyuyamamak arası yarı mutlu yarı kaygılı bir o yana bir bu yana dönerek aşkın tatlı yakıcılığıyla tanışmakta tam o sırada yurda geç gelenleri nöbetçi görevli yakalayınca tıpkı o geceki gibi bağrışmalar ve kavga çıkınca yatak odasının kapı aralığından o manzarayı gördüğünde donup kalmıştır yine gözünün önüne karışık görüntüler bir gelip bir gitmekte kulaklarına uğultulu sesler saldırmakta aynı kabusu tekrar yaşamakta yine avazı çıktığı kadar bağırmak istemekte ancak bir türlü sesi çıkmamakta yurt görevlisiyle kavga edenlerden biri iyice sinirlenip yurdu terk etmek niyetiyle dış kapıyı tüm gücüyle çarparak çıkınca bu ses Suskun’un acı bağırışıyla adeta bastırılır bu haykırış tüm yaşadıklarına karşı isyanıdır adeta herkes ona bakar ve konuştuğunu görenler hayret ederler Nazlı onun yanına gelir ve çok sevindiğini söyler bahçeye çıkıp bir bankın üzerinde sabah oluncaya dek söyleyemedikleri hiçbir şey kalmamacasına konuşurlar yurt müdürü Nazlı’yı odasına çağırır odada yaşlı bir kadın vardır Almanyadaki teyzesi onu götürmeye gelmiştir Suskun bunu öğrenince yurt kapısını tüm gücüyle çarparak yurttan bir daha dönmemek üzere ayrılır ertesi gün Nazlı teyzesiyle bir taksiye binip hava alanına doğru yola koyulurlar polis yolu kapatmıştır taksi durur trafik kazası olduğunu görürler yerde yatan Suskun’dur yarı baygın durumda Nazlı Suskun’un başını dizlerine koyar nolur ölme beni bırakma diye bağırır Suskun acı acı gülümseyerek yollarımız ayrı sen güzel yaşa der sessizce son nefesini sevdiğinin dizlerinde verir teyzesi Nazlı’nın omzuna dokunur ayrı dünyaların insanıysanız bu dünyada bir araya gelemezsiniz bilirim der teyzesi de hiç evlenmemiştir nedenini sorunca Nazlı’ya bir kere sevdim olmadı onun üstüne,der giderler |