ÖZLEMİ BİR İNCE SIZIDIR...AHA ŞURAMDA...
Biliyorum bu en yorgun halin
soluklanmadan omuzunda yük
ne karanlık geceler
ne yağmurlu günler
adam boyu karlı mevsimler
ve tipili geceler geçirrip
güze gelmştin
yorgundun
bir aynaya baksaydın
tanıyamazdın kendini
Ay garanlığında tütün sarardı
Manışın oğlu İsmail
Sirli,Medetlerin Ali,Çütcü sadık,
Kürek omuzunda şafak vakti
Karamuğun Memöğ,Torttorların tortor
Buz gibi suyu bahçalara govalardı
şemen kadar kimse sevemezdi köyü
Düğününde bayramında pala vahap
cemlerinde tortorların sadık..
semaha dururdu ,Leyli bacı
Yeter,Hanım,Hacı mamoğ..
Hacı hasan salavat okurdu
ama ne salavat insanın içi parçalanır
Kekeş seyit ki emel defterinde
bir günahı bulunmaz
Haceylin Duran gadar
kimse gonuşturamazdı sazı
Beş gardaşların yusup
satardı davarları
ve salman ağa ki ,
kara petek balları teşte
Gebüklü İsmail kadar kimse öfkelenmez,
Mıstik gibi kimse oşkin oynayamazdı
Ve kasım dede toplardı başına
kerbela mersilyeleri ile ağlatırdı,
Gencecik göçtü bakkal gazi yıldırım..
Ve dede çavuşun askerden getirdiği
iğne,iplik ve sabun ,birde elinde mendil
altın bilezik halayı
hiç kimse Ali filik gibi halay çekemezdi
sesi güzeldi tıs gamberin...
eli kulağa atardı çüt sürerken
Deli mamoğ gibi kimse odun sökemezdi,
İrabanın gelini Satı vardı ne yiğitti
dağ gibi ot yüklerdi eşeklere
Göğce bacımın ağıtları
iki gözümüz iki çeşme
eyle destan yazardı ki ozan Musa..
dinleyen ne güzel olmuş ula derdi
Hasan şıhım hızmat ederdi
son yolculuğa çıkacaklara,
Memet alinin oğlu Hüseyin emmi
Taşı bile güldürecek hüneri vardı
İsmail efemdinin ilaçları
bütün dertlere dermandı
Mehmet çavuş,Şehen emmi
ve Dişöğ memetin oğlu Ali...
ne gonahlar,göller mezarlar yaptılar
misellemeleri vardı Eyüp çavuşun.
ve Anık bacının sofrası ki
Halil irbaham bereketli
’..Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal etsem de deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim....a.a (devam edecek)